24 Aralık 2015 Perşembe

KADINLAR NE İSTER, ERKEKLER NE ANLAMAK İSTER???

  dokunmayın bana hasta olacağım ben illa ünlem falan mı asayım üstüme neden her şey bana karşı neden insanlar böyle nedennn... diye böğürmek istiyorum çünkü şu 1 haftada kendimi tanıyamıyorum normalde hiç yapmayacağım demeyeceğim şeyler yapıyorum onları da geçtim hiç olmadığım kadar sinirli oluyorum ufacık bir şeye saatlerce sövüyorum durduk yere kızacak bir şey buluyorum ve oturup ona atarlanıyorum
 çok geniş ama temeli sağlam bir konu seçtim bu kez diyeceğim çok şey var ama gücüm yettiğince değineceğim artık 
    buraya geldiğimden beri kadın erkek ilişkilerini, farklarını daha detaylı ele almaya başladım 3 ay yaz tatilinde evde kimseyi görmediğim için belki de burada böyle oldu yaşıtlarımla bir aradayım mesela ancak sözde yaşıt çünkü benim yaşımdaki insanlarla çoğu düşüncelerim davranışlarım uyuşmuyor ve devamlı ben bunu yapmazdım dediğim şeyler görüyorum kızlarla aramda olan farkı geçtim bir de erkeklerle bizim aramızdaki farklar dağlar kadar
  bir kadın susuyorsa bunun altında bir şeyler aranmalı değil mi kadın yani bu konuşur ama erkek olaya öyle bakmıyor sessizlik varsa erkek için her şey yolunda oluyor mesela abime sorsan kardeşinle aran nasıl diye iyi anlaşıyoruz der peki neden çünkü neredeyse hiç görüşmüyoruz o görüştüğümüz nadir zamanlarda da az konuştuğumuzdan sorun çıkmıyor oysa koy bizi 2 gün aynı eve kedi köpek gibi yeriz birbirimizi şimdi uzağız görüşmüyoruz diye böyle aslına bakarsan görüşmememiz bu yüzden güzel bırakalım ben de onu iyi bileyim yani



 film dizi vs ve gerçek hayattan alınan yaşanmışlıkları düşünürsek de bir kadınla bir erkeğin uyuşması gerçekten çok zor bir şey bunun için milyonlarca kriter var fiziksel ve ruhsal olarak bence fiziksel özellikler çok da önemli bir şey değil kalıcı değil bir kere ve aldatıcı olabilir çok güzel/yakışıklı birinin içinden öyle pisliklerin çıktığını gördüm ki aksine çirkinlerin daha iyi olduğunu düşünüyorum çünkü tipi yerindeyse ben en güzelim tribine girip herkesin ağzına sıçabiliyor insan o öz güvenle ömrüm boyunca o insanlara sinir oldum sen kendini ne zannediyorsun köpek diye diye ıslak odunla dövmek isterim


kadınla erkeği birbirinden ayıran kadını daha çileli ve kutsal kılan en büyük fark regl bazen erkekleri tutup sen regl nasıl bir şey biliyor musun dostum diye bi sallamalı
ilk hasta olduğumda çok afallamıştım nasıl yani bunu her ay 1 hafta boyunca çekecek miyim diye daha 12 yaşımdayken bu acı gerçeği öğrendim gençler o 1 hafta kontrolün neredeyse tamamının elimde olmadığını yapmak istemediğim şeyleri yaptığımı dünyadaki bütün insanların beni sinirlendirmek için programlandığı gerçeğini yaşadıkça öğrendim öğreniyorum aslında insanların suçu yok ben kızacak bir şeyler buluyorum ciddiyim bak hiçbir şey olmasa önceden kızdığım şeyleri çıkarıyorum duran arabaya orada durduğu için bile sinir oluyorum bunlar bilimsel biliyorsun değil mi atmıyorum götümden bayansan aynen dediğini duyuyorum zaten yalnız değiliz :) teknoloji tıp o kadar ilerledi ama buna çare ne yazık ki bulunamadı 
 erkek olmayı çok isterdim en çok da bu yüzden bir de benim gündüz dışarı çıkamadığım abimin dışarıdan eve girmediği zamanlarda çok istedim kadın erkek eşitsizliğini en çok kendi evimde gördüm ben abime gösterilen tolerans izinlerin hiçbirine sahip değilim ben hala öyle bence yeri gelince bunu bariz yaşatıyor ailem sanki kız doğduğum için cezalandırılıyordum kız olmak suç ayıp günah gibi kızın işi evde oturmak ayaklarımız yok gibi çıkıp gezmek yürümek yasak bize hiç mi gezmiyordun diyeceksin evet hemen hemen hiç o hakkım olmadı abim yapabilir gidebilir gelmeyebilir  ama beni yapmam nasıl büyük bir olay anlatılmaz yani belki de çocukluğumdan beri böyle oluşu beni cinsiyetimden soğuttu iyi ki kızım çünkü ... diyeceğim hiçbir cümle yok ama ben erkek olmalıymışım 




kız kardeşim olsun çok istedim annemin hamile olduğunu öğrendiğimde  inşallah kız olur dedim erkekle uğraşamazdım bir tane var zaten istediğim oldu ve benden 10 yaş küçük de olsa bir kardeşim oldu kendi çocuğun gibi düşün ben öğreteyim büyüteyim doğruyu yanlışı göstereyim ben buna üzüldüm o üzülmesin yanında olayım her şeyini bana anlatsın istedim yaş farkı çok olduğundan henüz çok olmuyor bunlar bu arada çocuk büyüyor ama ben dışarıda olduğum için görmüyorum dışarıya çıkışımın 5. yılı bu yıl



 erkekler söylediğimiz her şeyi basite indirir kadın direk söylemez yapmaz anlaşılmak ister ama erkek tabi ki işine geldiği gibi anlamak istediği gibi anlar bu durumu annem ve babam da görüyorum ben bunu en yakın örnek olarak düşünce yapısı davranış farklılığı olarak bir kadın bir erkeğin bir araya gelmesi evlenmesi aynı çatı altında yaşaması işte bu yüzden çok zor şaşırıyorum insanlara patır patır evleniyorlar
   ve bence erkeklere yukarıdaki gibi bir soru cidden yöneltilmeli :)




anlamak anlaşmak anlaşılmak çok zor basit bir yöntemini bulanınız varsa dikişi kaçırmasın çünkü çok çok zor :)

4 Aralık 2015 Cuma

GERÇEKLER ACI OLABİLİR AMA HER ACI GERÇEK DEĞİLDİR!







Bugün çiğ köftecide gördüm bu sözü çok hoşuma gitti. Burada kastedilen acı çiğ köfte olsa da çok mantıklı :) Çiğ köfte aşk yaa, ay neyse ne diyorduk...
  Hayatımızda var olan ya da olacak bazı gerçekleri konuşmak, hatırlamak istemeyiz. Zira bunlar acı gerçeklerdir. Bir yerde gizlenip, pat diye ortaya çıkıp, orta yere sıçan türden.
  Kimi acılar acıdır, yani biz acı deriz acı çekiyoruz sanarak. Oysa her acıda aynı derecede gerçeklik payı yoktur. Acı diye nitelendirebileceğim şeyler var ama gerçek olmadığını bilerek yaşamıştım. Belki de insanlar olarak acı çekmeyi marifet sanıyoruz. Bu gibi durumlarda beterin beteri var teselli ediyor.
  Kendimden örnek verirsem bazen üzülünce daha kötüsünü düşünüyorum ya da daha kötüsünü yaşayanları düşünüyorum. O zaman da üzüldüğüm için pişman oluyorum. Sonra ne mi oluyor? Geçiyor be! Bunu gönülden söylüyorum, laf olsun diye değil. Geçmeyen hiçbir şey yok, alışılmayacak, unutulmayacak, bırakılmayacak hiçbir şey, hiç kimse yok. Geçmez dedim, olmaz dedim ama bu dediklerimin alayının tersi oldu. Ha bazısını bilerek dedim onu itiraf etmeliyim. Olsun istediklerimin bazılarına olmaz dedim şimdi patır patır gerçekleşiyor :)
 Uyanık olacaksın işte bazen. Hayat madem ki zor baş etmenin yolunu bulmak, bilmek ,uygulamak lazım. Ne de olsa yaşıyoruz gönüllü veya gönülsüz ;)
  Bilgisayarı açıp buraya yazmak o kadar zor geliyor ki. Ne zamandır yazamadım bi bok. Okul yoruyor zaten. Oraya gitmek gelmek... Dersler desen sürekli aynı ders, ödevler, sınavlar derken bilgisayarı elime alacak fırsat bulamıyorum.
 Üniversitenin liseden hiçbir farkı olmadı benim için. Yine sabahın köründen kalkıyorum. Yine hep ders çalışıp ödev yapıyorum. Genel olarak liseli gibiyim yani. Ha lisedeyken yurtta arkadaşlarla takılmaktan geç yatardım. Burada yurtta yapacak bir şey bulamıyorum uykum ne zaman gelirse kendimi yatarken buluyorum.
  Dün bir kabus gördüm ama hemen hemen dona bırakacaktım. Uyandığımda kedilerin bir şeyden korkup bütün tüylerini diktiği hali almışım. Titriyorum, saat 4 herkes uyuyor ama korkudan öleceğim oracıkta. Ağlamaya başladım, böyle durumlarda birileriyle konuşmam lazım yani birini uyandırmam şart ama kimseyi uyandıramadım. Okuyup üfleyip, ağlayıp geri uyudum. Ne mi gördüm  ?Bacaklarının yarısı olmayan havada uçan insanlar... Aslında bir korku filmi çektim diyebilirim.
Bazen şu mezarlıktan o kadar çok tırsıyorum ki sırf bu yüzden burada kalmak istemiyorum. Gece gündüz fark etmiyor korkuyorum. Çünkü burayla ilgili rivayetler var o korku filmleri boşuna burada çekilmedi muhabbetleri var... Onları duydukça korkum artıyor 'yaa yoktur öyle bir şey', diyorum ama içimdeki hasta ruhlu manyak ya varsa diyor bana.
  Son satırlarıma çiğ köfte aşkıyla gelmek istiyorum: Çiğ köfte, hayatımdaki en tatlı acısın cansın sen iyi ki varsın :)

















21 Kasım 2015 Cumartesi

CAM KENARI LÜTFEN




   Ben çok bahtsızım be. Hatta baya bahtsızım yani. Bugün hiçbir konuda şans benden yana olmadı, bırak benden yana olmayı hep karşımda durdu anasını satayım.
  Sabahın köründe kalktım gittim xxx şirketinden  bilet buldum. 
  Otogarda bekliyorum içeri bir kedi girdi ama gör yani kaplan gibi kocaman kafası var. Çağırdım yanıma refleks olarak. Kedi gayet cool geldi pat diye kucağıma yattı yerleşti. Hayır kediyi itiyorum git diye bu geldi yattı. İttim çünkü benden ağır yüksek ihtimalle :) Otobüs saati yaklaşınca kalkmak için dürttüm, kalkmadı ırgılanmadı bile :) En sonunda ite kalka indirdim. 
  Şanssızlık: Koridor tarafına oturdum ve dağ yoluydu. Yok böyle bir mide bulantısı. İçerisi de bir havasız, insanlar götleri donacak diye en ufak delikleri kapatıyor. 
Gelelim muavine... Nasıl polis olmak için bir kilonun önemi varsa aynı şey muavinler için de olmalı bence. Çünkü muavin her yanımdan geçişinde ya bana, ya yan tarafta oturana, ya da sağlı sollu ikimize birden değdiriyor. Yani adamın kasa benden geniş niye muavinlik yapıyorsun arkadaşım. Sen geçerken kolum bacağım diye ben neden kendimi çekiştiriyorum? Ama ne oldu biliyor musun, o yol boyunca şoför beni dikiz aynasından kese kese parçalarıma ayırdı. Diyeceksin ki dikiz aynası o, bakar. Evet farkındayım niye bana baksın dimi ancak gayet de bana bakıyordu. Arada gülüyordu bile. Ben de fark ettikçe ya kafamı çevirdim, ya dik dik baktım. Bak şoför minnacık mesela koltuğu doldurmuyordu. Bırak doldurmayı hayvan gibi bacaklarını açarak oturdu  2 saat :)
  5 aydır göremediğim arkadaşımı gördüm bugün. Biliyor musun böyle şeyler de ben en çok kokuya takarım. Kızın kokusunu özlemişim ya resmen. Bir de yılların verdiği alışkanlıktan dolayı yanında çok rahatım, o da aynı şekilde. Sanki eskisi gibi birlikte çarşıya çıktık öyle hissettim ben. 
Çok güzel zaman geçirdik, ailemi de çok özlemişim. 
Kardeşim daha ufacık ve çocuğun büyüdüğünü göremiyorum lan. Bu çok üzüyor beni... Bugün bi gördüm gerçekten büyümüş yani eli yüzü falan... O büyüyor işin kötüsü ne biliyor musun sürekli gözümün önünde olsa bunu fark etmem ama uzun süre görmeyince anlaşılıyor böyle şeyler :(
  PMS dönemim bu ay uzadı da uzadı. Çünkü beklenen misafir gelmiyor! Bu PMS bu yüzden var bence. Geldi mi, gelecek mi, ne zaman gelecek... Gelince bir hafta zaten çekiyorsun. Kadın olmak çok zor sonuç olarak. Üstümde de onun gerginliği var her şey gözüme nasıl batıyor tahmin bile edemezsin. Yol boyu cam kenarında oturan herkese küfür ediyorum. Ben orada midemle cebelleşirken önümdeki entel abla gazete okuyor. Nasıl sinirime dokundu ya, arabada bir gram oksijen kalmamış durumda daral geldi bana. Dönüşte de öndeki küçük çocuğa söverek gittim. Hopluyor, zıplıyor, muavini çağırıyor. Hayır annesi de sinir oluyor. 'Oğlum yapma ' diyor ben de arkadan yapma 'oğlusu ağzına yüzüne sıçacağım şimdi' diyorum. Velet götünün üstüne oturmadı. Hava karardı çaprazımdaki amca internetten bir şeyler araştırıyor ben de onu kesiyorum. Sonra mal adam ışığı açtı gazete okudu. Arkadaş bu gazete aşkı nedir çözemedim ben. Ortalık karanlık bok mu var git evde oku gazeteni.
   Bütün gün botun içinde ayaklarım mahvoldu iki dakika fermuarını açayım dedim.  Hayır gerizekalı muavin gelip ayakkabını kapat kokuttun demedi benim ayaklarım kokmaz tamam mı :) Garaja gelmişiz ben unuttum bunu inince ayağımdan çıkıyordu bot :):) Bu arada sen de bana sövüyorsun sanki çünkü taktım her şey büyüdü de büyüdü gözümde. Telefonla konuşanların ağzını körledim içimden, her dedikleriyle dalga geçtim. Bi de tüm bunların üstüne donuma kadar ıslandım. Anladım ki Allah'ım beni hiç sevmiyorsun. Ben ne zaman n'olur yağmasın desem öyle bir yağmur bastırıyor ki anlatılmaz yaşanır. Önce saklanayım dedim sonra baktım kuru yerim kalmamış başlarım ya dedim yavaş yavaş yürüdüm :) Tam olsun olacaksa. 
 Hayatım boyunca hep böyleydi bu. Yemek bana gelince bitti, nerede bir şey varsa hep bana kalmadı, şimdi de cam kenarı tutturamıyorum. Hayatım koridor kenarında geçiyor çoğu güzelliği göremeden, kötü şeyler muavin bana değdirerek geçiyor, herkes etkilenmiyor.
Şanssızım dostlarım şanssızım şanssız... 

16 Kasım 2015 Pazartesi

BENİMLE EVLENİR MİSİN?


  bir sapığım bile var :) acaba başıma daha neler gelecek ya
geçtiğimiz haftalarda hayatımda ilk kez evlenme teklifi aldım evet yanlış duymadın daha doğrusu okumadın bildiğin evlenme teklifiydi sorun şu ki bunu söyleyen adam deliydi :) yurda girmek üzereydim babam yaşında bir amca koştu geldi bakar mısınız dedi döndüm seni çok seviyorum benimle evlenir misin diye sordu o an şok kelimesini tam olarak yaşadım adam yaşlı bir kere :) işin dalgasındayım bakma sen öyle ki gülme krizine girdim tamam korkulacak bir durum ama çok saçma değil mi tanımadığın birine pat diye evlilik teklifi etmek güldüm geçtim ben de
ama bu manyak hasta sapık odadan arkadaşa da aynı şekilde gidip malum soruyu sormuş o zaman da güldüm geçtim ta ki bugüne kadar zira adamla yolda karşılaştık bana dik dik baktı ama benim korkudan içim titriyor yani boğuluyorum sanki neyse yürüdüm baktım adam dönmüş arkasını baya bakıyor yurda yaklaşınca yine döndüm baktım arkamdan geliyor yurda nasıl girdim bilmiyorum ama korkudan ölecektim güvenliğe anlattım zaten daha önceki hadiseyi de biliyorlar aradan yarım saat geçmedi güvenlik beni aradı bu hasta herif bir kıza yaklaşmış yine yakalamışlar polisi aramışlar götürmüşler bunu yalnız öyle rahatladım ki çok şükür artık  ilk bu olayın olduğu günden sonra dışarı makasla çıktığım doğrudur raporum olmasa da ben de deliyim sonuçta adam elini kolunu sallayıp sırf deli diye sokağa niye salınıyor ki gitsin tedavi olsun arkadaş biz niye korku içinde yaşıyoruz rahatça dışarı çıkamıyoruz dipnot geçiyorum şu an aklıma geldi güvenlik dediğin iri yarı olmaz mı bizim güvenliklerin alayı ufak tefek tipler o deli bizimkileri döver yani :) her neyse sonuç olarak kurtulduk umarım yine yaşamayız aynı şeyleri artık yine salarlarsa deli diye gidip kendime rapor alacağım ben de ortalığın ağzına sıçacağım :)
  evlenme teklifi öyle pat diye edilmez kardeşim yüzükle geleceksin ve o anın her şeyi özel olacak yer çok önemli zaman da tabi bir de öküz gibi etmeyeceksin teklifi biraz edebiyat katmalı işin içine ve öyle bir şekilde etmelisin ki kız hayır dememeli aslında günümüzde kızlar da erkeklere teklif ediyor ama biz klasik düşünelim :) bu görev erkeğe düşer artı doğru zaman da çok önemli zaman doğru değilse ettiğin teklifin hiçbir anlamı yok bebeğim ;)
 ilerde eğitimle ilgili bir yerde söz hakkım olursa üniversiteleri dağın tepesine yapmasınlar derim o yokuş ölüm lan sanki dağa tırmanıyoruz tarlaya yapın arkadaş normal yollarla ulaşabilelim bir de sınıfımız en son katta ölüyorum oraya çıkana kadar
burada günlerim çok çabuk ve güzel geçiyor çok şükür ben alışamamaktan korkuyordum çünkü biliyorum kendimi ne kadar mecbur olsam da orası içime sinmiyorsa olmuyor bir şeyler geceleri rahat uyuyamıyorum o da anormal bir şey değil hep öyleydim onun haricinde mutluyum be :)





yurdumu değiştirmek istiyorum bunu hem artıları hem eksileri var onları kafamda denkleştiremiyorum işte ne bileyim yürümek iyi oluyor yemekler güzel sayılır odadakilerle iyi anlaşıyoruz ama her zaman yürünecek hava olmayacak devlet yurtlarına göre pahalı en çok can yakan o zaten o parayı verirken bildiğin acıyor bir taraflarım bir de sınıftan hiç arkadaşım yok burada ve giriş saati akşam 9 yani akşam şuraya gidelim şunu yapalım olayı hiç olmuyor çünkü zaten 9 da buluşuyor bizimkiler
şu yazıyı yazacağım ya iki saattir bilgisayarın başındayım arada yazıyorum telefonla konuşuyorum müzik dinliyorum ama bitmiyor işte hemen yazı yazmak dışında her şeyi yaptığım için :)
 ya zaten zorla yazım bu kez harflerin hepsi küçük oluversin noktasız virgülsüz olsun bu kadarı zor çıktı valla ne yapayım :)

6 Kasım 2015 Cuma

KLİŞELİK Mİ?



Seni seviyorum... Ne kadar da klişe bir söz... :)
  Hayatımızın içinde köşelere sinmiş böyle klişeler var duydukça gözlerimi devirdiğim. Basmakalıp bunlar, eski telefonlarda şablonlar olur ya "toplantıdayım sonra görüşelim" gibi. Bana göre aynen böyleler. Mesela ayrılırken de "sen benden daha iyilerine layıksın" derler, "hayatında başarılar, mutlu ol" falan... Arkadaş benden ayrılınca mutlu olacaksa olmasın neden mutlu ol diyeyim ki ölsün gebersin sürünsün mümkünse. Daha iyilerine layıksam da bendeki egoyu düşünemiyorum o an. Aslında maske bunlar bir tür kılıf yani farkında olmadan yaptığımız söylediğimiz şeyler de var veya düşünmeden kurduğumuz cümleler. Basit olmamalı bence. Bu kadar herkesin söylediğini söylemek sıradanlaştırıyor aslında hayatı. Farklı olacaksın, farklı yaşayacaksın. Herkes gibi olursan herkesleşirsin, onun da bir tadı olmaz. En azından ben bunu duymuştum olmayacaksın.
  O yüzden klişelere karşıyım. Standart yaşayıp  monotonlaşmak ne kadar uzun yaşarsan yaşa yıpratır insanı. Depresyona giriyoruz yani çok sıkıcı bir hayatım var oluyor. Konuşurken de söylenen klişe cümleler sıçıyor içine.
 Mesela insanlar sevgisini anlatmak için başka cümleler icat etmeli, herkesin söylemediği herkesin bilmediği böyle milletin diline yapışmış sözler yerine kendine has şeyler olacak.
  Burdan anlayacağın gibi ezbere de karşıyım ben. Öğrendiğimizi unutmak yerine ezberlediğimizi unutmak daha kolay sonuçta. Bir mantığı olacak yani her ne olursa olsun.
 Ya onu bunu geçelim de Köfte' yi çok özledim ben. Her gördüğüm kediyi seviyorum o ayrı mesele de benim sürtüğümün yeri bir başka işte. Benimle yolda yürümek tam bir işkence. Gördüğüm her kediye gidiyorum. Bir arkadaşım kolumdan tutup zorla götürmüştü beni :) Ama çok seviyorum işte kediler beni bu dünyadan alıp götürüyor, mutlu ediyor, huzur veriyor. Bir kedi kucağımda olsun dünya yansa umrumda olmaz :):)
   bana bir kedi verin gerisini boş verin :)

22 Ekim 2015 Perşembe

ZAMAN






   Mutluyken hızlı, üzgünken yavaş geçer zaman. Mutsuzken bir an önce geçsin bitsin istersin, uzar da uzar ama mutlu olunca tutmaya çalışıp yakalayamazsın. O zaman bulutlarda olunca oradaki zaman kavramı buradakinden farklı oluyor sanırım :)
Sana yaşadığım yeri anlatayım mı kısaca? Kısa diyorum çünkü uzunca anlatılacak pek de bir şey yok. Basit bir planı ve belirgin özellikleri var. Esnafı bile öğrencileri düşünerek her şeyi kazık yapmış, sömürüyorlar bizi ve işte yağmur başladı. Bugün bütün gün gece gündüzü bir yaşadık yani. Güneş bulutların arkasından çıkmadı arada çiseledi yağmur bi harıl harıl yağdı bi durdu böyle dengesiz garip bir havası var anlayacağın. Sokakta yürürken gördüğün insanların neredeyse hepsi öğrenci. Yalnız şehir içi otobüsleri konusunda cidden gözlerim açık kalıyor. Durağın önünden geçmek için kalabalığı yardım resmen. Yürüyüş mü var ne bok varsa kaldırımı, kaldırımın önünü kaplıyorlar. Şehir içi demek iç içe insanlar demek. Ya cama yapışıyorlar ama şoför inatla yolcu alıyor. Bekleyeceksin orada birileriyle göt göte binmek için. Zaten kaza kısmına hiç girmiyorum oturanların iki katı, ayakta insan olduğu için ön camdan hepsi uçar. O yüzden yağmur da olsa çamur da olsa tercihim yürümekten yana. Hem biliyor musun zayıfladım galiba. Buna da galiba diyorum çünkü zayıflamak benim için büyük ve imkansız bir hadise. Normalde yerim çok yerim ama burada iştahım kapandı. Bazen sırf ilaç içeceğim diye, bazen de karnım gurulduyor diye yemek yiyorum. Hayır bana kalsa ağzım hiç boşta kalmasın ama  iştahım bir yerime kaçmış.
  Sinir olduğum hocalarla kanka olduk. Sınıfta sürekli iletişim halindeyiz. Hayır ben de alıştım önceden 'ay yine bana soracak konuşturacak' derken şimdi beni kaldırsın diye bekliyorum. Muhabbet ediyoruz, şakalaşıyoruz falan ders daha eğlenceli geçiyor. Bakma ben de sonradan açılıyorum, sesim çıkmaya başlıyor zaman geçtikçe rayına oturuyor yani. 1 ay önce buraya alışacağımı düşünemezken şimdi eve gidesim gelmiyor. Gerçi dışarıda yaşamaya alıştım ben. İlk defa üniversitede dışarı çıkanlar hala ağlıyor evim diye diye ben sanki 40 yıldır burada gibi oldum şimdiden.
 Şu son 1 hafta çok hızlı geçti. Öyle ki buraya bile yazamadım ya yorgunluktan ya yoğunluktan ama belki önceki kadar derdim kalmadı veya umursamıyorumdur. Hepsini geçtim bilgisayar açmaya üşeniyorum :) Şu 1 haftada ilk sınavımızı olduk, Almanca kelime artı dil bilgisinden. İlk notum 88 :) O kadar kastım strese girdim ilk olduğu için şükür ki açılışı iyi bir puanla yaptım. Haftaya da yazılı anlatım sınavı var. Türkçe düşünürsek bak buraya pat pat yazıyorum ama Almanca nasıl olacak bilemiyorum. 
Burası çok kazık ya bildiğin kazık yani ama her şey öyle. İlla o kazığı götümüze sokacaklar işte. 
  Ya geçen hafta regl denen lanet geldi buldu beni hem de önümde daha kocaman 2 hafta beklerken. Hani geç olsa sıkıntı değil hiç gelmesin hatta ama 1 ayda 2 kez çekilecek dert mi bu... Bir de çaresi yok, ota boka çözüm bulurlar geliştirirler ama şu ağrının bir ilacı yok işte. Hadi ağrı kesici aldın diyelim ama psikolojik olarak onun bir çözümü yok. Ben de her gelişinde ağlıyorum gelecek oldu artık. Ben erkek olmak istiyorum diye böğürüyorum. Lan benim erkek olduğumu düşünsene :) Yok hayal gücümün sınırlarını fazla zorlamayayım :):) Allah bilerek beni böyle yaratmış bence.  
  Geçen karşıdaki mezarlığa girdik o günden beri devamlı kabus görüyorum. Gecenin bir yarısı uyanıp duruyorum korkuyorum haliyle. Zaten ödü götünde yaşayan bir insanım.
   Şu ekim de bizim aile için lanetli yani ne varsa ekimde olmuş. Babamın anne babası, kuzenim, annemin amcası bu ayda ölmüş. O yüzden geçsin gitsin de kurtulalım, ne ekimmiş ya... 

14 Ekim 2015 Çarşamba

BAZI ŞEYLER



   Bugünlerde sürekli saçma şeyler duyuyorum duydukça da gülüyorum yani :) Geçenlerde iki kız konuşuyor, anlatışına bak olay çok kötü vah vah dersin ama bence öyle saçma ki... Neymiş efendim Merve'nin babaannesi ölmüş niye gitmiş kızın yanına. Onun kuzeni öldüğünde başın sağolsun bile dememişmiş... Sen akıl fikir ver Allah'ım ya. Bugün de oturuyorum okulda kız telefonda konuşuyor. O kız onun kuzeni miymiş neden onu öperken resmi varmış :) Hayır yani ben mi çok olgunum onlar mı çok ergen? Lan diyorum bu kızlar manyak mı, daha hiç görmeyip telefonda başlayan bir ilişkiyle aşık oluyorlar, ayrılınca da vay ben onsuz yapamam ölürüm falanlar filanlar... Ben de kızım ama böyle takıntılar nedense saçma geliyor, anlamsız buluyorum ya da iki insanın arasını bozmaya gerek görmüyorum bu gibi şeylerde. Ulan daha büyük dertler var hayatta, insanlar ölüyor, ülke yasta o gelmiş mesajımı gördü ama cevap vermedi derdinde. Bu kadar olmamalı bence. Güvenmiyorsan hiç konuşma zaten.
Ay bugün öyle yolda yürüyorum, herkes dönmüş duruyor film izler gibi aynı tarafa bakıyor. Önce baktım göremedim, sonra kafamı bi çevirdim adamın biri apartmanın çatısına çıkmış atacak kendini. Millet çıkarmış kameraya alıyor, ambulans, polis gelmiş. Çocuk attı atacak kendini, ucunda duruyor ama atmadı. Polis yakaladı bunu. O travmayı düşünsene ya bi kere ben oraya çıksam düşük tansiyonlu bir insan olduğum için saniyesinde aşağı uçardım :)
Akşama kadar ders vardı bugün, beynim ılıdı. Sürekli aynı ders, aynı hoca sıkıldım. Hatta hoca da sıkıldı bence çünkü artık o da ne dediğini bilmez gibiydi.
 Akşam sınıftakiler buluşalım dedi ama ben kendimi yurda zor attım. Hiç halim de yoktu o yüzden aldım duşumu oturdum. Birazdan da ödevlerimi yapacağım, tam emekli öğretmen oldum ben de. Bir de gidip çiçeklerle konuşursam tam olacak :)
  Köfte' yi buraya getireceğim çünkü o sürtüğü çok özlüyorum. Gözümün önünde dursun saftiriğim :)

13 Ekim 2015 Salı

İYİ BÖYLE




  Hep mi mutlu kalacaksın? Sonu gelecek biliyorsun...
Çok basit kuralları olan ama yaşaması bir o kadar zor olan bir hayatımız var. Basitten kastım seveni sev, üzeni siktir et gibi şeyler ama insanlar olarak çoğunda zorlanıyoruz.
Düşünüyorum da her gece yeni bir başlangıç kararıyla uyuyup sabah kalkınca hepsini unutuyorum. Çünkü normal halim sarhoş gibi o yüzden her sabah kendime sarhoştum hatırlamıyorum diyebiliyorum :)
 Bugün çok yoruldum ama çok güldüm :):) Hatta baya baya geberdim yani gülerken. Kızlarla gezdik dolaştık ve çok güzel bir parka gittik. Gelen geçeni, gürültüsü az olan, çimleri çok güzel olan bir park... Çimlere yattık, çekirdek çitledik, kola içtik ve yerlere yatana kadar güldük. Çünkü oradaki tavuklar bizi taciz etti :) Sürekli üstümüze yürüyorlar falan sonra arkadaşın üstüne çıktı o tavuk, bildiğin kucağında yani. Kız aldı attı üstünden arkasından da çıkarıp ayakkabısını attı. Ay yazarken bile kahkahayla gülüyorum ya :) Bu ve bunun gibi şeyler oldu, o parktan ayrılmak istemedik çok da güzel uyunacak bir yer  ama ne olduysa orada oldu. Kızların içine ben kaçtı sanırım. Tepkileri, hareketleri, konuşmaları aynı ben. İnsanları kendime benzetme konusunda çok başarılıyım. Çünkü benim gibi bir manyak kolay bulunmuyor, ben de bu yüzden etrafımdakileri kendim gibi yapıyorum :)
 Sabahları alarmdan 1 saat önce uyanıyorum. Son 1 saat de uyusam ondan bir bok anlamıyorum. Her gün uykusuzum lan devamlı esnemekten ağzım ayrılacak. Artık naber sorusuna uykuluyum diyesim geliyor. Sabahları kendime söverek uyanıyorum, tamam çok farklı bir şey değil normalden :)
  Öyle bir anda öyle bir insan gelecek ki söylediğin sözleri, düşüncelerini, nerede olduğunu unutacaksın. Rüzgarın sesi şarkı gibi gelecek ayakların yere değmeyecek içinde kelebekler uçacak... Bu tanımlar aşk için söylenir ya, masal mı acaba aşk diyorum duyunca. Şiirlere, romanlara, filmlere, şarkılara konu olan aşk cidden böyle mi acaba derdim. Ne bileyim çok imkansız geliyordu duyunca yaşamadan bilinmiyor ve biz insanlar daima yapmam dediklerimizi yapıp yaparım dediklerimizi yapmayarak yaşıyoruz. O yüzden sonumu çok merak ediyorum.
Ve kesin olarak yapmam dediğim şeyleri yapıp büyük konuştuklarımı görerek yaşıyorum.
O değil de bizim öğretmenler hasta olmuyor lan. Yani oluyor da bünyeleri mi sağlamdır nedir yine de geliyorlar derse sınıftaki hasta arkadaşlara diyorum hocaların üstüne atın mikropları diye ama 9 canlılar tabi anasını satayım.
  Buraya, arkadaşlarıma, derslere, hayatıma alıştım yani artık çok şükür her şey yolunda :)

11 Ekim 2015 Pazar

MUTLULUK



Önceden dedim ya başkasının hayatını yaşıyormuş gibi bir his var içimde diye, artık kendi hayatımı kendi mutluluğumu ve seçimlerimi yaşamak istiyorum. Geçmişe bakmadan, pişman olmadan fazla düşünmeden ve kıymetini bilerek yaşamak... Hani olur ya bir yakının ölür onunla aranda geçen tüm kötü şeyler için pişman olursun, kalanlara daha sıkı sarılırsın. Ben de eski beni öldürerek yeni bir hayata adım atmış bulunuyorum. Eskiyi öldürdüm çünkü geçmişimi çok güzel andığımı söyleyemem. Düşünsene üzülünce geçip bitmiş bir şeyi geri getirebiliyor musun? Çok özledin diye ölen bir insanı diriltebiliyor musun? Aslında bu her zaman benim kafama dank etmiyor. An geliyor mesela lan diyorum sonunda ölmeyecek miyiz? Ne diye bu kadar yaygara... Ancak bunu hep değil işte bazen diyorum :) Genelde ince ince düşünüp, bol bol üzülüp, çokça da ağladığım için bir yere kadar gidiyor. Bak şu an geçmişim için ağlamayacağımı söyleyebiliyorum kendime. Nasıl her gün aynı yemek yenmiyorsa her gün de aynı şeye ağlayamıyor, insan beyin mala bağlıyor. Yani sonrasında akan yaşlar götünden akmaya başlıyor :) Keşke bunu hep yapabilsem lan, ama artık mutlu olmanın yollarını mutlu bir adım atarak öğrenmek istiyorum. Düşünmeden, zorlamadan, kasmadan her güne ayrı değer vererek... Mantıklı olan bu azizim, her gün 24 saatimiz oluyor ve her gün de bitiyor yani nasıl geçtiğine bakmadan. Hem öyle bir durumdayım ki en kötü üzülürüm diye düşünüyorum.
  Ve yaşamaya korktuğum o mutluluk, büyük üzüntülerin ardından gelince güzel. Bir şeyin kıymetini kaybedince anladığımız gibi mutluluk da uzun zaman yaşanmayınca değerleniyor. Uzun lafın kısası hayat güzel işte :)
Yarın okul için erken kalkmak olmasa daha da güzel olacak ama neyse.
 Kedimi çok özledim lan her gün rüyama giriyor. Artık ailemi o kadar özlemiyorum çünkü daha anca  ay oluyor hayatıma gireli ve ben onunla çok zaman geçiremeden buraya geldim. Eşşekler gibi özlüyorum sonunda buraya getireceğim bence :)
Bazen bir çiğ köfte, bir insan, ufacık bir söz, çikolata mutlu olmak için gayet yeterli bir sebep :)

8 Ekim 2015 Perşembe

HAYAT DEVAM EDİYOR




Müslüm Baba candır gerisi heyecan :)
İnsan sürekli dağılıp toplanınca bağışıklık kazanıyor sanırım. Düşünsene ben gibi biri için bir üzül, bir mutlu ol... Tabi bu döngü sürekli takip edince normale dönmek kısa sürede oluyor. Vücut nasıl hastalıklara karşı bağışıklık kazanıyor benim ruhum da o hale geldi. Sürekli bir şeylere üzül, tak kafaya, düşüne düşüne delir, kendine gel sonra da alışıyorum. Her ne kadar sağı solu belli olmayan bir insan olsam da seviyorum bu hallerimi. Çünkü ben böyleyim sevmesem de kalkıp kendimi o anda değiştiremem. Hayatımdaki, karakterimdeki tüm olumsuzluklara rağmen alıştım kendime 18 senede.
Üzüldüğümde neler yapabileceğimi biliyorum mesela. Ağlayıp kendimi hırpalarım ama kalkıp karşımdakine bir şey yapmam. Düşünce gücümle az cinayet işlemedim ama :)
  Düşünmenin sınırlarını zorlayınca çoğu şeyi aklım almıyor. Bu dünyada bir şeyler olalım diye çalışıp didiniyoruz ama sonunda hepimiz öleceğiz lan. Bu düşüncemi sadece yemek konusunda uyguluyorum madem öleceğim tok öleyim :):) Ama bu ara yediğim hiçbir şeyin tadı yok. Şu karnımızın guruldama olayı olmasa onu da yemeyeceğim zaten. Bugünlerde yemediğim kadar su içiyorum çok susayınca çok su içiyorum dolayısıyla çişim geliyor. İki gündür tam da derste çişim geliyor ama ağzımdan çıkacak öyle şiddetli. Bir de mesane konusunda deneyimli bir insanım bütün gün hiç tuvalete girmemişliğim falan vardır, gel gelelim iki gündür çok fena haldeyim. Hayır sadece çişim gelse yine iyi böyle ciddi ortamlarda gülmemen gerekir ama tutamaz gülersin ya bende hem o oluyor hem çişimi tutunca gülesim geliyor. Çünkü böyle yerimde zıplıyorum falan :) Derste oluyor bunlar hoca var bilmem ne gülmemek için tutuyorum kendimi tuttukça içimdeki kahkaha atma isteğine engel olamıyorum :) Benim yüzümden yanımdakiler de yıkılıyor tabi gariplerim :):):)
  Hocalardan birine acayip kıl oluyorum o da bana oluyor bence. Çünkü sürekli benimle uğraşıyor ya bir sürü soru soruyor ben de daha anca yani herkes gibi anlıyorum ama pat diye cevap veremiyorum. Aklıma gelmiyor veya sorduğu sorular mantıksız geliyor bir şey diyemiyorum. Sonra da kötü öğrenci oluyorum Allah Allah ya. Bana kalırsa daha sorun çıkacak gibi de bakalım artık nasıl bir son bekliyor beni.
  Liseyi eskisi kadar çok özlemediğimi fark ettim. Burada her gün daha çok arkadaşım oluyor eğleniyorum gülüyorum bir de lisedeki arkadaşlarımla gün gün aramın kötüleşmesini düşünürsek gayet de mutlu olmam lazım. Azalıyorlar ya tartışıyoruz ya başka bir şey oluyor ve içimde geçmişi özleyen organlarım her geçen gün eriyip gidiyor. Ben elimden geleni yapıyorum anca bu kadar oluyor.

6 Ekim 2015 Salı

UNUT-ABİLMEK



 Hayatımda iyi veya kötü, yakın ya da uzak bir çok insan var. Kimisi yanımda ama içimiz uzak, kimisiyle çok samimiyiz mesafelerin önemi yok, kimisi de hem yanımda hem yakınımda yani. Ama bazısını bilirsin mesela okul bitince bu benle görüşmez dersin. Tabi kimin ne olacağı hiç belli olmaz.
Bir arkadaşım vardı kız bütün hayat enerjimi alıyordu. Nasıl mutsuz ediyordu anlatamam sana. Her güne bugün acaba ne derdi var, yine kim onu öldürmeye kalkacak diye uyanıyordum. Sonunda ne oldu? Hala dana gibi yaşıyor yani ne onu öldüren oldu ne başka bir şey. Ama ona sor polisiye filmi gibi entrika dolu bir hayatı vardı. Tabi onunki biraz paronoyaklıktan da kaynaklanıyordu sanki hayatındaki herkes onu öldürmeye meyilliydi. Küstük tabi sonunda nereye kadar öyle yaşayacaktım benim de kendime göre derdim sevincim oluyordu ama onun sorunları yüzünden hepsi içimde patlıyordu. Yok bunu annesine ispitlemişler geldi bütün sınıfın ortasında beni sen ispiyonladın diye dikildi tepeme, elleri belinde. Baktım kaldım öyle çünkü karşımda tescilli bir deli dikiliyordu buna ne dersin ki zaten. Sen yaptın diye gelmiş yanıma, yapmadım desem ne çare. Çok küsüp barıştık ama hayatımdaki en kötü arkadaşlıklardan biri oldu, sağlam bir tecrübeydi :)
Aslında her yıl biriyle sorun yaşadım. Bence sorun bende diyeceğim ama manyakları çeken bir mıknatıs olmaz mıyım? Neden ben yani dimi :):)
    Hep yanımda olacak, beni anlayacak, ne demek istediğimi gözümün içine bakarak çözecek bir arkadaşım olsun istedim bunca zaman. Ama neredeyse hiç olmadı bu konuda kendim gibi biri olsun da istemedim. Çünkü ben olsam benimle arkadaşlık etmezdim :) Düşünsene ne yaptığı yapacağı belli değil, mutlu sanıyorsun oturup ağlıyor, ciddi olması gereken yerde sinir bozucu şekilde gülüyor, sürekli karar değiştiriyor, bugün sevdiğinden 5 dakika sonra nefret ediveriyor falan...
  Bir de hayatımın önceden merkezindeyken şimdi hiçbir yerinde olmayanlar var. Onların vay haline ne ararım ne sorarım, ne de gidip uğraşırım. Benim için bir insan bitmişse bitmiştir öyle affetmem yani...

4 Ekim 2015 Pazar

BOŞ VER



Kablo geldi hoş geldi :)
Bir yerde okudum, bir insanın bir alışkanlığını unutması için gereken süre 21 günmüş. Bu zaman geçince artık iyileşme evresine geçiyormuşuz. Yani hayatımızdaki her şey için bu böyle. Bu bir yemek de olsa 21 gün yemeyince tadını unutuyorsun, istemiyorsun. Buradan konuyu tabi ki insanlara getireceğim :)
  Hayatımızda hiç bitmez, sonu gelmez dediğimiz ne var ne yoksa alayının bitişini görmek, kalanlar için umut vaat etmemeli değil mi? Mantıklı olan bu ama biz sanki ilk defa başımıza geliyormuş gibi yaşıyoruz, ağlıyoruz, zırlıyoruz... Ama biliyor musun artık olur olmadık ağlayasım gelmiyor. Çünkü ağlama işini fazla abartmıştım bir noktadan sonra bana da gına geldi. Zaten şimdi istesem de ağlayamıyorum.
  En son babaannem öldüğü zaman sürekli, farkında olmadan bile ağlamıştım. Sonra içimde bir yerlerin kaskatı kesildiğini gerçekten hissettim. Yani içimde neresi olduğunu bilmediğim bir yer taş gibi oldu. Bir zaman sonra da düşünmüyorsun kötü olan ne varsa. Ya da bağışıklık kazanıp alışıyorsun.
  Şu çelişki var hayatımızda: Kim götümüze tekmeyi çakıyorsa, kim ağlatıyorsa onu hastalık derecesinde seviyoruz. Adam seni ağlatıyor ama sen ağlarken bile onun için gözyaşı döküyorsun. Çelişkiye bak, beni seven insan neden üzsün birader mal mı ne...
Sahip olduğumuz her şeyin bir gün bizi terkedeceğini ya da bizim onu terkedeceğimizin bilincinde yaşamalıyız. İnsan olsun, eşya olsun sonu mutlaka var. Çiğ köftenin sonu var ya sen neden bahsediyorsun :):)
  büyüdüm galiba ben... dışım büyüyor görülmeyecek gibi değil de :) İçim de büyüyor bence bak.
 Ben de kedileri seviyorum. Eve gidince Köfte'yi burada Muhittin'i... Kediden bol ne var ki zaten :) En azından sevince yanından gitmiyor aksine gelip sürtünüyor sana ;)
Şu 21 gün olayını deneyeceğim ya gerçekten işe yarıyor mu acaba ?? Gerçi insanız alışamayacağımız şey yok yani her şey kafada başlıyor kafada bitiyor. Bunun bilen bir insan er yada geç sorunu çözer.


Büyürken de çocukluğumuzu geride bırakıyoruz mesela. Yani düşününce ağlayacak çok fazla şey var o yüzden düşünme :) Aman ya yaşa gitsin işte nasıl olsa ölmeyecek miyiz? Dünyanın da sonu var otu boku kafaya tak tak nereye kadar neyi çözer ki ? Şahsen bugüne kadar üzüldüğüm hiçbir şey için iyi ki üzülmüşüm demedim. Ne salakmışım o ağlayan gözlerime tüküreyim dedim ve illa birini seveceksem kedimi severim olur biter ;)






3 Ekim 2015 Cumartesi

ÖLDÜR BENI



 Olmayacak bi hayale kaptırdım kendimi...
Sevgi neydi? Sevgi emekti, der bir Türkan Şoray atasözü... Çünkü emek verilmeden kazanılan hiçbir şeyin kıymeti bilinmez. Çünkü emek olmadan yemek olmaz :) ne bileyim amk ya :)) Bu ara çok duygusala girmesem daha iyi zaten duygusallık da neymiş yaa ne gereksiz bir şey. Eve gelen misafirlerin hepsine sen nasılsın demek kadar saçma :)
Son günlerde mutlaka bir ağlayan oluyor ama bugün ben değildim :) Herhalde ağlayacağım organlarım çalışmıyor artık o kadar çok zorladım ki...
Bu hayatta arkadaş gazı diye bir şey var. Hele de ben o gazı alınca her şeyi yaparım bak ciddiyim bu konuda. Kendime güvenmediğim, korktuğum bir iş olsun. Sen gel beni gazla uçarak yaparım :) Test edildi onaylandı.
Giresun'a giden arkadaşım odasındaki kızla tartışmış. Ağlıyor bizimki, sizi çok arıyorum diyor :( Baktım ta anasının gözüne gidemeyeceğim için konferansa bağladım dördümüzü. O anlatıyor biz anlattığı kıza sövüyoruz gülüyoruz falan nasıl iyi geldi anlatamam. Sanki hepimiz karanlık bir odadayız öyle konuşuyormuşuz gibi geldi :) Sonuç olarak telefonu kapatırken bizimki gülüyordu, önemli olan bu ;) Beni kim güldürcek ya?...
Saçlarım deli gibi dökülüyor, yakinda cidden saçsız kalacağım. Ben topluyorum onlar dökülüyor engel olamıyorum... Bu arada şu an dışarıda kediler karşılıklı ağıt yakıyor :) Kedi demek bambaşka bir olay dostum. Kucağıma çıkıp yerleşmesi, hırlaması falan çok pis mutlu ediyor beni. O yanımdayken her şeyi, herkesi unutuyorum sadece içime huzur doluyor. Ilerde kesinlikle kedimle yaşayacağım. Bir kere konuşmuyor :)) Gelir yatar yanına falan o yeter zaten bana.
  Hafta sonu oturmak bana hiç mantıklı gelmiyor. Cumartesi pazar deyince çıkıp gezmek tozmak geliyor aklıma. Yani bugün baya sıkıldım, bütün gün uykum vardı :))
Zaten dün yatağa yatınca düşündüm de mutlu olmak için uyumak en etkililerinden bak. En sevdiğim hobim ya :)
Bir de eğer senin için çok zorsa, senden beterini düşün dostum.... Inan bu acını alıyor.

1 Ekim 2015 Perşembe

... YANLIŞ, SEN HIÇ GELMEDIN!...




Ben sana hep koşarak geldim ama bir adım dahi atmaya üşenen sendin...
Benim pis bir huyum var: Beni sevmeyenleri çok seviyorum. Onlar beni ne kadar sevmiyorsa ben onları o kadar çok seviyorum. Salağım salak sen de söyle açıkça ben kendimi biliyorum çünkü.
Bir şey oluyor herkesten her şeyden uzaklaşmak istiyorum sonra da insanların arasına karışmak istiyorum. Hayatımdaki her konuda dengesiz olduğum gibi bunda da böyleyim.
Ya benim kuzenim hiç ağlamıyor bak ciddiyim yani en son çocukken gördüm. Tabi ki erkek manyak mısın :) Onun gibi olmak isterdim. Ama bende öyle bir psikoloji oluştu ki ağlamayınca eksiklik hissediyorum :)) Yok abi ağlamam lazım benim. Sonuç ne, baş ağrısı, pişmanlık ve seratonin hormonun verdiği birkaç gram mutluluk. Dünyaya bir daha gelsem diye malca bir cümle kuruyorlar ya, ben onu erkek olmak isterdim diye tamamlardım. Bir kere adamlar doğuştan umursamaz. Beynin sağ, sol lobu olayi yani. Istediği saatte dışarı çıkar kimseler bir şey diyemez falan. Başka bir dünya işte bizimkine göre.
 Bu arada sınıfta çok gülüyorum :)) Hatta bazen krize grip çıkamıyorum :) Sınıfa su ısıtıcısı alalım dediler. Bir arkadaş her gelen hocaya " hocam çay sever misiniz? " deyip giriyor muhabbete :) Ama gsliştirdik yani şark köşesi falan yapmayı düşündük en son :))
Bu arada bir gün mesanemi patlatacağım :) :) :)
Whatsapp grubumuz oldu sınıfça. Hafta sonu da sinemaya gidelim diyorlar ama korku filmine gitceklermiş. Ben manyak mıyım zaten zor uyuyorum :)
Yalnızlık kelimesinin bütün anlam ve özelliğini taşıyorum. Filmlerde olur ya hah işte tam da öyleyim.
Bir de gelip beni üzüyorlar lan :( Suç bende birader, ne diye seviyorum milleti dimi ama. Aranıyorum resmen...
Kafam bi milyon ya. Sanki ağladıktan sonra beynimi kafatasımdan söküp geri takmışlar gibi sarhoş oluyorum.
Bitmeyen çikolata istiyorum, canım çektiği an elime gelen çiğ köfte istiyorum, her gün pasta yemek istiyorum. Hep boğazdan gidiyorum farkındayım ama ben de yiyince mutlu oluyorum :)

30 Eylül 2015 Çarşamba

GITME DEMEMLE KALSAN NE OLUR




Hayatımda hepsinden önce terk edecek bir diş için niye bu kadar acı çekiyorum ya ağzımı açamıyorum resmen.
Bugün daha önce de sana bahsettiğim hocamla buluştuk. Artık kendi sesimi unutmaya başlıyordum ki bugün bana çok iyi geldi. Onunla da çok samimi değildik yani öyle bir geçmişimiz de yok ama beni dinliyor, yardım ediyor ve hayvanlar gibi de gülüyorum yani :) Ancak onun da seneye gideceği acı bir gerçek.
 Biz öğrenciler çok şeyiz bak kelime bulamıyorum artık :)) Yolda yürürken bakıyorum amele sümüğü gibi yapışıyorlar durağa, kaldırıma. Tabi ki oradan geçemiyorum bu yüzden. Hepsi doluşuyor yani. Yolları hiç söylemiyorum çok mal bir belediyeye sahibiz.
Bugün düşündüm de ben ve hatta tüm kızlar olarak bazen fazla takıyoruz. Tamam erkek beyni gibi işlemiyor ama sence de çok kafaya takmıyor muyuz? Bizi bir tarafına takmayanlar için oturup üzülüyoruz. Bu hem adaletsiz hem de saçma azizim...
Oysa doğru olan seveni sevmek, sevmeyeni siktir etmek değil mi? Ya ne bileyim beni üzen insanlar için oturup üzülüp ağlamak istemiyorum artık. Hem seven insan ne diye ağlatsın yani bok mu var. Ah bizim beynimiz erkeklerin aklının en köşe bucağında kalan şeylere kafa yoruyor...
Bu saatte uykum geliyor kıyamet alameti bu lan olacak şey mi. Ben gündüz uyumayı, gece oturmayı seviyorum.
Neyse ne diyordum, bizi kıran insanlara ağlamayi keselim kızlar. Ne bizim bu çilemiz?! Niye az insan çok huzur istiyorum anladın mı şimdi. Çünkü bu sıçtığımın dünyasında ne yazık ki her sevginin karşılığı bulunmuyor. O yüzden seven kadarıyla yetinmek daha az incitici ;)

29 Eylül 2015 Salı

ITIRAZIM VAR


 Bugünlerde içimde bir Orhan Gencebay yatmakta. Surekli efkarlıyım içimde bi arabesk fon müzik çalıyor ve bunu susturamıyorum. Yani ben yine bunalımdayım yine mutsuzum.  Ulan var ya bazen kendimi cidden dövesim geliyor. Diyorum okulun var bilmem neyin var neden mutsuzsun salak karı diye ama cevap yok.
  Buranın belediyesi de tam bir mal. Herifler 3 ay yatmış okul baslayınca yol yapmaya başladılar. Ya akıl var mantık var dimi yağmur da başladı zaten artık ne diye deştiniz o yolu!?
Üniversite dağın tepesinde yağmurla o çamurun hepsi aşağıya. Sonra o bataklıktan canımızı zor kurtarıyoruz. Beyinlerine tüküreyim hepsinin.
 Ben yurdu değiştirmek istiyorum!  Buraya kaydolurken yurt müdürü bölümlere dikkat ettiğini söyledi. Ulen odamdakiler matematik,  biyoloji, işletme, bilgisayar mühendisliği. Benim bölümümle ne alakaları var. Hadi onu da geçtim büyükler benden ve uzun senelerdir tanışıyorlar. Hepimiz çömez olsak eşit şartlarda olurduk ama onlar hem birbiriylde samimi hem beni ne yapsınlar ki. Aklı başında bir insan zaten benimle arkadaşlık etmez.
 Sabah akşam tek başıma gidip geliyorum.  Yollarda da gözüme sokar gibi el ele sevgililer oluyor. Rabbim bilerek mi gösteriyorsun bana bunları. Yalnız başıma çürüyeceğimi ben de biliyorum ama bu kadar hatırlamak da iyi değil.
  Dersler desen üstüme geliyor. Pardon ders dicektim, bir tane ders var lan. Sabahın köründe onunla başlayıp onunla bitiriyoruz. Sınıfta arkadaş olanlar yurtta aynı odada kalıyormuş. Amk ben ne yapayim burada mezarlıktan kemiklerle mi dolaşayım :) tövbe tövbe :))
Böyle doya doya, ağız dolusu küfür etmeyi nasıl özledim biliyor musun burnumda tütüyor. Hi kendi kendime ediyorum, arkadaşlarla konuşurken ediyorum. Eski arkadaşlarımla tabi. Onun dışında burda kime edeyim.
  Benim gibi geçmişine bu kadar bağımlı bir insanın ne işi var başka yerde.  Kızlarla konuşuyorum yok çekirdek çitliyoruz yok film izliyoruz yok çay içiyoruz... Duydukça daha kötü hissediyorum. Çünkü onları eşşek gibi özlüyorum.
 Içimden hiçbir şey gelmiyor, sürekli yorgunum,  hep uyumak istiyorum,  tek başıma ev tutmak istiyorum.
Itirazım var böyle kadere ...

27 Eylül 2015 Pazar

NEYDI MUTLULUK?




 O bilgisayarın kablosunu unutan kafama sıçayım. Şimdi telefondan yazcam diye uğraşıyorum. Evet söyle sen de haklısın çok malım.Bir yurt buldum mezarlığın karşısında tey tey tey :) Yurda gelmiş bulunuyorum yani artık. Herkes evden ayrıldığına üzülüyor ben o kablo için ağlayacağım burada. Kaç gündür yazamıyorum evde ya uyuyorum ya işim oluyor.  Daha dün denize gittim mesela :) o değil bazen cidden dünyaya şanssız geldim diyorum. Çünkü denize gittim bir güzel yüzdüm çıkar çıkmaz hasta oldum. Ya böyle cenabetlik olabilir mi. Herkes sabahtan akşama kadar yüzdü ben öğleden sonra mal gibi oturdum. Bir de karnım ağrıyor ki sanki organlarımı söküyorlar. Kıvrandım bütün gün. Cinsiyetimi bu yüzden sevmiyorum..  Arkadaşlarım yerini yadırgayıp üzülürken ben hiç o havada değilim. Burada mutluyum (mezarlık hariç). Yarın çok işim var ya ben hep uyumak istiyorum.  Bazen düşünüyorum da yüz yıl uyuyan güzel ben olmalıymışım. Ama sonra gelip beni öpecek prensi kurşuna dizer uykuma devam ederdim valla :)  Abimle kavga ettik. Hatta ben kafamdan onu sildim artık. Ben bir boğa o bir aslan burcu olarak hiçbir zaman anlaşamayacağımız bir gerçek. O da kibirli olunca kavgaya davetiye çıkartıyoruz. Gece uykusunda onu boğmayı düşündürecek kadar kızdırdı beni. Kendinden başkasını düşünmüyor. Onun işi onun evi onun parası onun sevgilisi. Hayatında hiçbir anlam ifade etmiyoruz. Öyle ki nugün sırf sevgilisi uğruna benimle gelmedi. Bana sorarsan da gelmesin zaten.  Üzüp ağlatmaktan başka bir şeye yaramiyor. Onun dışında herkes gerizekalı o her şeyin en iyisi. Mal işte...Babaannemin olmadığı bir bayramı bitirdik. Bu kez mezarına gidemedik. Zira babamın acısı hepimizden daha taze. Diğer bayramda okulu soranlara sinir olurken bu kez gayet rahat söyleyrbilitorum. Hem de dersaneye gitmedim haahaaa :) Daha yazmak istiyorum ama hem uykum var hem de ben salak kabloyu unuttuğumdan böyle zor oluyor.Şunu da eklemek istiyorum ki özellikle biz kadınlar için hayat beklemeyi bırakınca çok daha güzel ;)

25 Eylül 2015 Cuma

HERKES GİDER Mİ?



Dünyadaki çoğu rahatsızlığın sebebi çok düşünmek ,sinir stres. Ya benim bir hastalığım için de doktor dese ki 'bu kızı üzmeyin strese girmesin daha kötü olur' falan...
Saçlarım dökülüyor mesela, ölümüne dökülüyor yani. Saçsız kalmaktan korkuyorum artık dertler sorunlar sıkıntılar sayılmıyor ki.
Bazen hayatımın çok amaçsız ve düzmece olduğunu düşünüyorum, sıkılıyorum.
  Çoğu zamanımı kendime kızarak düşünüyorum. Mesela şu geçtiğimiz 4 yıl boyunca lanet gibi en sevdiğim dediğim arkadaşlarımla küstük kavga ettik. Ama onları çok seviyordum, kendimden çok seviyordum ve hayatımda kendimden çok sevdiğim kim varsa ya tamamen kaybettim ya da kaybetmek üzereyim. Bu aslında kural gibi bir şey, ne bileyim çocukluk arkadaşlarım mesela hani olur ya kaç yaşında olursa olsun bir araya gelince çocuklaşanlar eskisi gibi olanlar. Öyle kimsem olmadı hiç ya da hiç ayrılmayalım dediğimiz kim varsa hepsiyle yollar ayrıldı. Biraz bende de sorun var manyak çekiyorum. Başta sessiz sakin görünen kim varsa büyük olaylarla kavgalarla bitirdik. Çoğunun içinden bir manyak çıktı ve ilk gördüğüm zamanki gibi olmadıklarını çok geç anladım. Ben de çok düzgün değilim ama en azından alenen kalp kırmadım, laf sokmadım. Ha o olay çok vardı mesela böyle bir topluluğun içinde belli bir kişiye laf sokmak. Bir şey olursa da yarası olan gocunur demek. Ay nefret ediyorum o hareketten. Şahsen ciddiyetle onu hiç yapmadım çok sinir bozucu ve aptalca görünüyor bence.
Yitirdiğim tüm insanlar! Siz beni yitirdiniz çünkü hiçbiriniz çok sevilmeye gelmediniz. Çok değer görmek fazla geldi size. Benim de sorunum çok sevmek işte. Artık hayatımdan çıkardıklarım, çıkanlar kadar özgürüm, huzurluyum :)

23 Eylül 2015 Çarşamba

HER BAYRAM...



  Bayramları sevmiyorum.
Çünkü her bayram gidilen kapılar, öpülen eller azalıyor ve bir bayram günü babaannemi kaybettik. Bu yüzden her bayram bana sadece üzüntü veriyor. Babaannemi çok özlüyorum. Ölümü kabullenemiyorum, onu artık bir daha göremeyeceğimi düşünmek istemiyorum. Sanki bir yere kadar gitmiş de gelecekmiş gibi düşünüyorum. Aksini düşünürsem o günde takılıp kalıyorum. Ne bileyim öğrendiğimiz gece aklıma geliyor. Bayram gecesinde, gecenin bir yarısı hastaneden gelen telefon... Bir de adımız soyadımız benim diğer adım dışında aynı. O gün sela için ben yazmıştım bilgilerini, okunurken de kötü olmuştum. Böyle yanıyorum yani bedenen hissediyorum onu ama hala ayaktayım nefes alıyorum. Geçmedi ,geçmeyecek sadece daha az aklıma geliyor. Mezarlığa gidemiyorum, gitsem etkisinden çıkamıyorum bir süre.
  Ölüm böyle bir şey. İnanılmayacak kadar acı ama gerçek. Benden çok babam durgunlaştı bugünlerde. Ben çok mutsuz olsam da anlaşılmasın diye gülebiliyorum ama o yapamıyor.
Düşmanım da olsa kimseden ölsün diyecek kadar çok nefret etmedim ya da iyi ki ölmüş demedim. Çünkü onun da sevdikleri, arkasında bıraktıkları var. Nasıl öleceğimi çok merak ediyorum ama ben bu gidişle kesin bir hastalık bulurum, günden güne sürünerek ölürüm.
Ölümü düşününce kalanların kıymetini anlıyorum. İnsanız elimizdeyken umrumuzda olmaz kaybedince ondan kıymetlisi bulunmaz. Bazıları bunu anlamıyor işte, olsa da olur olmasa da olur diye davranıyorlar. Eğer bunu düşünsek kimse birbirini kırmaz tabi ama olur mu canımız yanmadan nasıl büyüyeceğiz.
Büyüyecek halim kalmadı. Çocukken büyük olmak istiyorum dediğim günlere dönüp kendimi tokatlamak istiyorum.
Yaz gelince kış, kış gelince yaz isteriz. Neden böyleyiz demiyorum çünkü insanız.

22 Eylül 2015 Salı

HATASIZ KUL OLMAZ








Kafa dağıtmak için film izlemek diye bir şey var. Ha o zaman seçtiğin filme dikkat edeceksin, mesela mutsuzsan kesinlikle dram izleme. Ben bugün o boku yedim.
Moralim berbat, ne bileyim sonunda adamın öleceğini yani. Başta güzeldi sonunda öldü herif hem de sevdiği kadın öldürdü o da adam hasta olduğundan kendi istedi. Film orada bitti hayır yani oturup iki saat izliyorum sonu hüsran. Mutlu son diye bir şey duymamışlar mı bilmiyorum ki. Sevenler kavuşsun bayram olsun falan yani. Ama yerli romantik komedi izlemeye korkar oldum. Sonunda ayrılıyorlar, ölüyorlar o filmin ikincisini de bekleme. Lan başrol oyuncusu ölüyor, saçma işte ya zaten romantik film benim neyime. Psikolojim daha çok bozuldu filmi izleyince hava da yağmurlu. Her açıdan çöktüm yani içim kararıyor bulutlar gibi. Bir de ayaklarım ağrıdan kopuyor aslında yağmuru seviyorum ama sevmiyorum :)
Tatilimi yatarak geçiriyorum resmen. Tek ders var yani fazla bir şeyim olmuyor tekrar edecek. Bu yönden de liseyi özlüyorum aslında :)
O değil de önceden uyumaya çalışırken 2 saat geçiyordu şimdi en fazla 45 dakika. Ay çok mutluyum bu konuda çünkü gece dönme dolap oluyordum, uyuyamıyordum. Tabi sabahın köründe uyanınca böyle oluyor.
  Kedimi bulduğuma binlerce kez şükrediyorum. Lan ne bileyim mutluluk sebebi hayvan ama çok sürtük :) Yanındayken oturman imkansız kim olursa olsun çıkıp kucağına oturuyor. Bir güzel yerleşiyor, annemin bile kucağına çıkmaya çalışmış sen düşün :)) Herkese sürtünmesini söylemiyorum bile. Eve gelenlerin kimisi kaçıyor kediden. Bok kadar kedi ne yapacaksa onlara. Birlikte top oynuyoruz çok gülüyorum ama tamamen onun hareketlerine gülüyorum. Bir iki vuruyor saklanıyor sonra bir anda çıkıp yakalamaya çalışıyor. Kediye adından çok 'salak karı' diyorum bu halleri yüzünden :) Bugün boğazına kılçık kaçmış onu çıkarmak için uğraştık, yağmur da yağdığından evinden çıkmıyor pisi pisim :)
 Bugün bir şeyi bir kez daha anladım ki ben çok bağlanıyorum. Yani Can Yücel'in şiirine tamamen ters davranıyorum. Bazı insanları kolum bacağım gibi çok seviyorum bırakamıyorum. Kendime kızıyorum ama yapacak hiçbir şeyim olmuyor.
 

21 Eylül 2015 Pazartesi

İNSANLAR DEĞİŞİR



Son zamanlarda gündemimde hep aynı konu var: İnsanlar... Beni anlamamaları, yormaları, sevmemeleri aklıma takılıyor. Çok farklılar birbirlerinden ama hepsi ayrı sorun.
Her ilişkide bir tarafın diğerinden daha çok sevmesi diye bir gerçek var. Beni üzen hep o tarafın ben olması. Hele son iki gündür canı sıkkın olunca konuşulmak istenen bir insan oldum. 'canım sıkkın konuşalım moralim bozuk' veya direk anlatıyorlar. Ama normalken, o üzen insanlarla araları iyiyken beni arayıp sormuyorlar. Boşuna mı az insan çok huzur diyorum ki. Hani böyle olur ya herkesle kanka olan insanlar, ben öyle değilim. Ki olmak da istemem. Bir kere kanka lafının anlamı olmalı kardeşin gibi gördüğün birine demelisin veya yakın gördüğün birine. Ama gidip de ayda yılda bir gördüğün insana denmesini ben anlamıyorum.
Ben ararım, ben sorarım, ben mesaj atarım, karşı taraf da zoraki konuşur. Bak bugünden sonra bunu deneyeyim bekleyip kimin arayıp soracağını görelim. En kötüsü de böyle senin konuşurken mutlu olduğun insanların başından savmak istemesi. Öylelerinin hep işi gücü olur, hep meşgul olurlar zaten veya sen aradın diye işleri çıkar. Kırılıyorum bazen fark etmiyorlar yani ilan mı vereyim, alnıma mı yazayım beni kırdın diye ne yapayım bilmiyorum ki. Bu kadar odun olmasınlar evet ben çok ince düşünüyorum, kimsenin aklına bile gelmeyenler benim içimde büyüyor büyüyor büyüyor... Keşke elimde olsaydı ben de takmasaydım bazı şeyleri.
Arada küsüyorum kimi zaman söylüyorum kimi zaman söylemiyorum çünkü bir yerden sonra kendimi sorunlu hissediyorum. İnsanların öküzlüğünün faturası bana kesiliyor.
  Şahsen çoğu konuda farklı bir insanım. Aşırı safım, iyi niyetle yaklaşırım, kötü bir şey kabak gibi ortada olsa da ben görmek istemem, yardım ederim, susarım, laf söylemem ciddi ciddi. Kale alınmamak belki beni üzen. Düşünsene sen birine bir şey anlatıyorsun o seni dinlemiyor bile.
İnsanlar değişiyor, sevdiğimiz insanların eski özellikleri yok oluyor. Yerine gelenler çok soğuk, başka biri oluyor. Yalnızlıktan korktuğumdan değil bu sitemim, sadece insan yerine konulmamak çıkar sağlamak için yaklaşmak beni kızdırıyor. Bazen hayırdır ne işin düştü diyesim geliyor. Ne zaman iyi insan diyorlar biliyor musun? Karşındakinin işini gördüğün zaman, onlar seni yeterince kullandığı zaman dünyanın en iyi insanı ilan ediliyorsun.
Ha manita yapanlar var tabi. Onları o dakikadan sonra bulamazsın. Derdi o olur, üzüntüsünü ona anlatır, onu sever, onunla kavga eder, barışır. Sen de onun devreden çıktığı zaman yakını olursun. Sonra da en yakın arkadaşısındır sözde.
Bu dünyada olduğuna inanmadığım ilk saçmalık aşk. İkincisi arkadaşlık herhalde.
Kimi sevsem gidiyor, küsüyoruz, ayrılıyoruz... Hep yanımda olan kimse yok.
Alışmayacaksın insanlara! Zaten ne zaman karşındaki senin ona çok değer verdiğini anlar ondan sonra bozulur. Onun götü kalkar önemsemez. Onun hayatında nasıl olsa var' ı olursun.
Ne mi yapacaksın? Sevmeyeceksin arkadaş, Şu dünyada kimseyi çok sevmeyeceksin. Kendini çok seversen bencil, başkalarını çok seversen salak olursun.
Her ilişkinin ilk günkü anlamı heyecanı kalmaz. Bıkarız sıkılırız zira her şeyin bir sonu mutlaka gelecektir...
Ama beni üzmeyin lan inanın çok çabuk kırılıyorum.

20 Eylül 2015 Pazar

HANGİMİZ SEVMEDİK?



Kedim olacak sürtüğü buldum! Hayatımda şansın tamamen yanımda olduğu sayılı olaylardan biri oldu. En umutsuz olduğum, dipte olduğum anda şans beni buldu.
  Fotoğrafını koymuştum sosyal medyaya ama üzüntümden. Bulunacağı aklımın ucundan geçmedi. Akşam koydum ertesi gün uyanınca bir arkadaş 'bizde kedi' demiş. Önce inanamadım, dalga geçiyor sandım. Hani olur ya ben giderken o geliyordu falan diye :) Sonra konuştuk fotoğrafını attı cidden benim kedi. Eve gelince çıktım sokaklarda kediyi arıyorum. Arkadaşın evini de bulamadım. Sonunda hava kararırken evi buldum, kız kediyi getirdi ama ben nasıl mutlu oldum biliyor musun, sanki çocuğum evden kaçmış da onu bulmuşum gibi çok sevindim :)
   Şimdi ona kartondan ev yaptık, kocaman adını yazdım. Orada yatıp kalkıyor ve ben gittikten iki gün sonra gitmiş. Bulunmasına en çok sevinmeyen annem oldu çünkü annem kedileri hiç sevmez. Gidince de kardeşim çok üzülmüş, yok o tırmalamış falan geri gelmesini hiç istemiyordu. Hatta biz üzülürken eminim o mutluluktan uçuyordu. Bir ara kediyi onun attığını bile düşündüm :)
Bu bambaşka bir şey... Onunla oynarken, severken stres atıyorum, bana çok iyi geliyor. O varken her şeyi unutuyorum ve onunla ilgileniyorum sadece. Şu an kendi evim olmadığı için evin bahçesinde bakıyoruz, evin içinde olsa gidemezdi ama ilerde evim olunca çok istiyorum. Böyle gelsin yanıma otursun, perdelerle oynasın...  İpin ucuna top bağladık onunla oynuyor. Bu arada ev hayvanat bahçesine döndü yani. Annem kardeşim için çok seviyor gidince çok üzüldü dedi :)) Gülüyorum çünkü mantıksız. Sevince gider sevmeyince de gider. İnsanları seviyoruz, sanki hiç ölmeyecek ya da hep hayatımızda olacakmış gibi. Peki az mı sevelim? Her insan bunun bilincindedir en yakınlarımızla bile bir gün ölüm aramıza girecek. Sevginin temelinde var sorun ilerisini düşünürsek hiç şansımız yok. Tek başımıza kimseyi görmeden sevmeden yaşayalım. Ha bir ara böyle düşünüyordum nasılsa herkes gidecek, sevmeyeyim diyordum ama nereye kadar? Bazı insanları çok seviyorum elimde değil, onlar beni sevmese de ben sevmeye devam edeceğim.



İki gündür evde erken yatıyorum ve kısa sürede de uyuyorum lan. Erken dediğim de 1'den sonra oluyor ama daha fazlası da oluyordu yazın. Bir de yol yorgunluğunun, oranın verdiği bir haftalık yorgunluğu atamadım üstümden.
 Evin rahatlığını, kopmayan sınırsız İnternet'i, buzdolabını, istediğim gibi küfür edebilmeyi özlemişim... Yalnız özlediğim şeylere bak :)
Okulun erken açılmasına kızdım ama iyi tarafından bakalım. Bayramdan sonra gidecekler, kalacağı yeri, okulu, dersleri düşünüyorlar ama benim bir düzenim programım var en azından. Hı tabi ödevim de var :)








17 Eylül 2015 Perşembe

KEDİLER NANKÖRDÜR






Bazı günler olur, 'bugün hayatımın en berbat günü' dersin hani... İşte ben tam da onu yaşadım ve bugünü hayatımın en kötü günlerinden biri ilan ediyorum.
  Kedilere nankör diyorlar diye hep kızdım bunca zaman. Çok tatlı hayvanlar niye nankör diyorlar ki diye. Bu insanların bir bildiği varmış ki diyorlarmış, çünkü kedim beni terk etmiş...
Bırakmış gitmiş hem de 2 gündür yokmuş. Tabi ki ben üzülmeyeyim diye söylememişler çünkü kedimi çocuğum gibi seviyorum. Bütün günüme sıçan sadece bu değil. Bazı insanlar ön yargılı, ellerindeki yetkiyi insanları üzerek kullanıyorlar ve inan hiçbir şey yapamıyorum. Zor güzeldir ama uğraşmayı bilene. Benim mücadele gücüm yokken neyine uğraşacağım. Uzun uzun yazamayacağım ama kısaca okuldaki bir öğretmeni boğmak istiyorum, pardon iki.
  Bu üniversite her açıdan farklı bir şey azizim. Şu an yazarsam ağlayacağım kadar farklı işte.
Kimse dışarıdan görüldüğü gibi biri değil bundan daha önce de bahsetmiştik. Senin suratında şımarıklık vardır ama karakterin, için çok usludur, bunu bilemeyiz. Şahsen ben de dışarıdan akıllı, uslu, sessiz sakin görünüyorumdur ama içimdekini sen biliyorsun. Ne bileyim görüntümün tam aksiyim, deli doluyum işte bunu herkese anlatamazsın. O ön yargı denen şey var tabi bence at gözlüğü. Onu çıkarmadıktan sonra her şeyi, herkesi yanlış anlarsın.
  Ön yargılı insanlar ölmeli, kediler de nankör olmamalı ulen!
Şunu anlıyorum zamanla, bu yaşıma kadar çok öğretmen tanıdım ve bazısının yaptığı kötü şeyleri not ettim aklıma. Kendime 'ben böyle bir öğretmen olmayacağım' dedim. Ne bileyim öğretmen olmak kolay bir şey okulunu okursun iş biter. Ama eğitimci olmak bambaşka bir dünya. Sen  öğrencilerin sırasından geçtiysen eğer o psikolojiye uygun davranacaksın ki hem öğretmen hem eğitimci olabilesin. En büyük yanlış anlaşılma bu. Ben çok öğretmen gördüm insanlıktan yoksun olan
  Of bu kedi nereye gitti acaba ya deli gibi merak ediyorum ama şükür ki yarın evime gidiyorum tek isteğim bol bol uyumak ve kedimi aramak.
He bu arada iyi ki Türküm lan gözünü sevdiğim Türkçesi. İnsan başka dil görünce anlıyor kıymetini. Bir kere çek çekebildiğin yere öyle zenginiz:)
  He bu arada umarım kilo vermişimdir o kadar km yaptım yani arabalar gibiyim, vereyim bir zahmet. 4 kilo doğmuşum, hayatımın geri kalanından ne bekleyebilirim de neyse işte :)

15 Eylül 2015 Salı

BOZUK PARA KOLEKSİYONUM CANDIR

 
  Şu an yaşadığım hayata hala inanamıyorum, sana da oluyor mu böyle bir an sanki başkasının
hayatını yaşıyormuşsun da uyancakmışsın gibi... Ben artık hangi hayat benim bilemiyorum.
  Bugün dersler başladı, o sıçtığımın programında kimi zaman erken kimi zaman geç bitecek ama her sabah erkenden kalkmak zorundayım. Uykuyu bu kadar çok seviyorum ama hemen de uyuyamıyorum ki :(
Dayadılar ilk günden ödevi onları yaptım ama nasıl mutluyum çok şükür diyeyim. Utanmasam kalkıp oynayacağım öyle bir mutluluk. Mal mısın ödev yapıyorsun nesi güzel dersen haklısın orasını henüz ben de çözemedim :)
  Çok cici kutu gibi ve kutu gibi de mevcudu olan bir sınıfım var. Sabah alarmım olacak göt çalmasa da yarım saat sınıfım nerede diye koşsam da gecikmeden gittim. Güzeldi aslında korktuğum kadar kötü de geçmedi.
 Bugünün bombası markette yaşadığım olay oldu :)
 Ben manyağım ama cidden manyağım. Çünkü malca bir huyum var, bozuk paraları biriktiriyorum. Özellikle 10 kuruşları... Neden diyeceksin, ben de bilmiyorum. hı denize düşsem batarım öyle çok ama yanımda taşıyorum işte :) Markete girdim, para çıkarırken cüzdanımdan kasiyer benim koleksiyonumu gördü. 'İsterseniz bütünleştirebiliriz burda da bozuk paraya ihtiyacımız var' dedi :)) Bok kafalı sanki marketinden topladım onca parayı, bir de pis pis güldü bana. Ben de yok dedim onlar benim koleksiyonum veremem. Gerçi adam çoluğumu çocuğumu istemiş gibi dedim ama ona ne yani ben seviyorum, o ağırlıkla mutluyum :))
  Bir şey diyeyim mi Almanlar çok çirkin oluyor ya. Böyle soğuk iklim insanı olduğundan mıdır nedir göze hitap etmiyorlar. Yani bir İngilizce öğretmenini karşılaştırınca çok eksik yanları var. Al yine İngilizce dedim ama var ya bugün baktım lan İngilizce falan uğraşmasam, Almanca bitirsem mi acaba dedim. Çünkü kendimi, kendi okulumda ders işliyormuş gibi hissettim. Ne bileyim etkinlikler, yazdıklarımız, diyaloglar falan meğersem biz de hazırlık sınıfı gibi ders işliyormuşumuz .Ama sınıfta öyle bir atmosfer var ki ilkokuldaymışız gibi herkes aynı anda ağzımızı da yayarak eveeeeettt diyesim geldi :) Benim gibi İngilizceden bıkıp gelen de var. Arada bir hoca geliyor bize Almanca bir şeyler söylüyor, hepimiz mal gibi bakıp kalıyoruz. Bir şey de diyemiyoruz, çok bilsek hazırlık okumazdık. Onlar da zevk mi alıyor bizim öyle kalmamızdan ne.
   Yine yürümekten bir hal oldum ama içimde mazoşist yatıyor, yürü diyor. O yatıp kalkıp yediğin günlere say aah ah...

14 Eylül 2015 Pazartesi

ÖYLE BİR GÜN


İnsanlar göründükleri gibi değildir dostum, özellikle de ben :))
Bugün çok yorucu, zaman zaman sıkıcı, yine de güzel bir gündü. Hazırlık sınıfına üniversitenin üvey evladı gibi davranıyorlar. En erken onların dersi oluyor. Sabah yolda yürürken kimin çömez olduğunu hemen anlıyorum :) Bakışımızdan, yürüyüşümüzden ele veriyoruz kendimizi. Bir kere mal mal bakıyoruz her yere. Ya deftersiz kalemsiz sallana sallana ya da hepsi takım geliyoruz.
  Sabah zorla ve motor bozuk uyandım. Ya geç yattığım için kendime 10 milyon kez küfür ettim. Giyindim süslendim çıktım. Yola bakıyorum etrafa acaba bu saatte yolda giden herkes çömez mi diye :) Sonra yürüye yürüye gittim, ek kontenjan olduğumdan öğrenci kimliğim de çıkmadı. Kapıda görevliye söyledim öğrenci belgesi istedi gerizekalı. Sabahın köründe buraya kadar niye geleyim öğrenci olmasam dimi.
Onu gösterdim girdim içeri, okulun önü çok kalabalık. Alakalı alakasız bölümlere hazırlık verirlerse böyle olur tabi. Binanın girişinde bir sürü kağıt var bakanlar ya aşağıda bekliyorlar ya da dışarı çıkıyorlar. Noluyo la burda derken bir kız da bana aynı soruyu sordu. Onunla beraber gidip bir hoca bulduk sorduk. Daha yokmuş plan program ortada. Ay odaya örümcek girmiş... Neyse işte bahçede oturup bekledik kimisi gidiyor kimisi bekliyor. O sırada da dediğim kızla oturduk muhabbet ettik birbirimizi tanıma amaçlı sorular sorduk ve ben bu konuda cidden malım o kadar konuştuktan sonra adını sormak aklıma geldi :) Sanki her gün biriyle tanışıyorum cık cık cık. Bir kız daha geldi bize sordu sonra o da oturdu yanımıza, biraz da onunla muhabbet ettik. Ya ilk kız çok sessiz sakin böyle bebek uyuyormuş gibi alçak sesle konuşuyor, ben de cazgır bir insanım. Tabi ki bunu ona göstermedim :)) İlk günden kızı korkutmanın anlamı yok. Sonra görüşmeye devam edersek o da görecek zaten ne bok olduğumu. Sonra da diğer tüm arkadaşlarım gibi beni sen bozdun diyecek :)) Ama hiç bozacağım bir tipe benzemiyor mesela sanki hiç bağırmazmış gibi geliyor. Dur bakalım onun da içinde vardır belki. Ay bir de Aydınlıyım deyince Gaziantepli gösteriyor tipin dedi. Çaktırmadan telefondan tipime baktım gayet de salak bir suratım var. Hem Gaziantepliler nasıl oluyor ki. Hani Karadenizli falan dese anlarım da neyse sonuç olarak iyi birine benziyor. Gördüğüm bildiğim herkes İngilizce öğretmenliği kazanmış Allah'ım bana kaderimin bir oyunu mu. Yani niye karşıma hep onlar çıkıyor. Otururken iki kişi numarasını bıraktı bana açıklanırsa mesaj at diye
Sonra burada okuyan eski bir hocam geldi almanca öğretmenimdi, şimdi İngilizce öğretmenliği okuyor adam onun üstüne. Onunla kahve içtik 2 saat sohbet ettik. Üniversiteden beynimizdeki suya kadar konuştuk. Şu an düşününce inan konu nasıl beynimize geldi ben de anlamadım :)) Ama iyi bir insan, onun sayesinde üniversiteyi çözdüm biraz. En azından hazırlıkla eğitim fakültesinin yolunu öğrendim.
Onun dersi vardı ayrıldık, giderken baktım hala yok program. Sıçarım böyle işe dedim kalktım yurda geldim. Orada hangi dilde konuştuğunu anlamadığım insanlar da gördüm ama çok tatlılar.İkisi beyaz tenli, ilik gibi çocuklardı valla. Ha bir de iki çocuk gelmiş Japonları gördünüz mü buradan geçtiler mi diye sordu salaklar :)
Ya götüme çok eziyet ettim bugün o kadar saat oturdum bir de bilmem kaç km yürüdüm. Şehir içi var ama içinde birbirlerinin kucağına oturuyorlar neredeyse. Hem yürüdükçe o kadar yiyecek ne vardı diye kendime sövüyorum.
Bugün boş yere uykusuz kaldım lan şimdi tutuyorum kendimi uyumayayım diye. Gece erken yatarım belki, o değil de tırnağım kırıldı be.
  İlk okul günüm tam bir fiyaskoydu kısacası. Tek güzel yanı eski öğretmenimle görüşmemiz oldu. Adam hayatını bir anlattı onun yanında ben daha şanslıyım. Yani nerede aksilik var hep onu bulmuş bu zamana kadar. Herhalde onun yerinde olsam kafayı yemiş olurdum. O yine iyi dayanmış ve geç de olsa İngilizce öğretmenliği okuyor. Onun da ilk hedefi oymuş ama anlattığı iyi oldu yani ben de öyle yapabilirim. İngilizceyi bırakmayı düşünmüyorum zaten. Almanca için biraz hevesim kırıldı ama o da gerçekleri söyledi ne yapsın. Adam gibi atanan ne var ki anasını satayım ben de yaşayıp başıma neler geleceğini göreceğim yavaş yavaş. Oy karnımda tadilat var resmen seslere bak
 Burası çok pahalı. Öğrenci şehri bunlar aç insanlar yazık ucuz yapalım diyeceklerine dayamışlar yani fiyatları. Bizi soymak için bugün burada verdiğim tost ayrana Bayındır'da üç tane çiğ köfte dürüm yiyebilirim yani öyle söyleyeyim. Neyse yemek çok da lazım bir şey değil benim için, ben yemesem de 3 ay ölmem yani :)
BİRİYLE TANIŞIRKEN ÖNCE ADINI SÖYLE. Sonra kendi salaklığına kendin de gülüyorsun ama aynısını karşı taraf da yapabiliyor :)
ÇÖMEZ GİBİ DURMA Bunun belki bir çaresi yok ama psikolojik olarak düşün, sanki yıllardır buradaymışsın gibi.
ARKADAŞ BULAMAMAKTAN KORKMA Bu çok doğru, çünkü seni biri mutlaka buluyor. Bak benimkiler paşa paşa geldi :))
 he çok hoşuma giden bir sözü seninle paylaşayım fuzuliye sormuşlar sevmek mi sevilmek mi diye(cevabında romantik bir şey bekliyorsun dimi bekleme) o da sevişmiyorsan ikisi de fuzuli demiş

13 Eylül 2015 Pazar

ÖLDÜRSEYDİN...




Bugün çok kızdım. Kendime kızdım, geçmişime geleceğime kızdım, insanlara kızdım, hatalarıma kızdım, beni ben yapan her şeye çok kızdım ve kendim kadar kimseyi üzmedim bugüne kadar...
    Ben böyle bir insan değildim dediğin an ipler kopuyor kendinle aranda. Çünkü değişme sürecini de kaçırmış oluyorsun, Nasıl bu hale geldiğini bilmiyorsun. Sanki biz o hale gelene kadar başkası yaşıyordu da şimdi değişti. Sanki tüm insanlık bir oldu üzmek için...
  İnsanız hata yaparız değil mi? Peki bilerek yapılan hatalara ne demeliyiz, bile isteye ateşe yürümenin de mi adı hatadır? Ya da bir hatadan mutlu olunur mu, her zaman bir yanlışım üstüne yenisini ekledim. Bunu düzelteyim bir daha yaşamayayım diyemedim. O yüzden kendimi bu kadar çok sevmiyorum. Belki de olması gerektiği gibi biri olmadığım için, salak olduğum için... Daha ne diyeyim ki saya saya bitmiyor. 
Ve kıskançlık kötü bir şey, ya da kandırılmışlık... İnsanı 2 saat boyunca aralıksız yürütebiliyor. Canın yanıyor, aklına geldikçe daha hızlı yürüyorsun, sanki adımlarında kaybolacak yalanlar... 
  Her şeyi geç ben var ya ben çok şansızım. Okulu bayramdan sonra açılan var, yurdu okulunun karşısında olan var, tanıdığı biriyle aynı yere giden var. Ama benim gibi okulu erkenden açılan, yurdu anasının gözünde olan ve hiç tanıdığı olmayan biri yok. Niye tüm eksiler bende toplanmış ki. Cidden kurşun falan mı döktürsem ne yapsam. İki gündür uyanıyorum ateş gibi elim yüzüm yanıyor. Bugün bir arkadaşım yurda gitti onun da öyleymiş acaba bu yurda giden kız sendromu mu :) 
 Yarın okul başlıyor ulen. Havalar güzelken yürümek istiyorum sonra yağmurlar bi başlayınca istesem de yürüyemeyeceğim o kadar yolu.Erken kalkacağım var ya lise gibi sabahın köründe kalkacağım. Ben kendimi liseli hissetmekte haklıyım. Anasını satayım hazırlık sınıflarına ölüm demişler resmen neden 08:30 da başlıyor ki. Bir de yürüyeceğimi hesaba katarsak hiç uyumayayım.  Ben erken de yatamam ki :(
  Uzun lafın kısası vücudumun 4 'de 3' ü dert azizim. Saf bulup kandıran çok, yalandan başka bir şey söylemeyen çok, sikine takmayan çok, sevmeyen çok... Sonra gel de mutlu ol...
 Şu kare çikolatayı bütün olarak ağzıma soksam girer mi acaba :))
Sinirlenince yürüyün ha geçmiyor ama kızacak bağıracak mecalin de kalmıyor ve bu 1 km iyi oldu. En azından her gün gidiş geliş yürüsem şu stadyum gibi götümden kurtulurum. 
Lisede ıyk İngilizce diyen insanlar hazırlık okuyacak. Aynı sınıfta birbiriyle hiç konuşmayanlar aynı yere gittik diye görüşmeye başlayacak. Hatta ikinci yıl ev de tutarlar ben de burada  çük gibi bir başıma avcumu yalarım artık. Yanımda kalan kızla anlaşırsam biz de ev tutarız dedim. O kız da son sınıf, bir dönem okuyacak ikinci dönem yalnızım. Yok yok cidden kurşun döktüreyim ben .Bir insan zorlasa da bu kadar şanssız olamaz birader 
   Ne kaybettiysem iyi niyetimden kaybettim, iyi niyetimi de kaybettim ki kötü biri oldum... 

12 Eylül 2015 Cumartesi

ÖZLEMEK GÜZELDİR, KAVUŞMAK VARSA



Dün korkudan uyuyamadım ya la. Bildiğin korku filminin içinde buldum yani kendimi. Gece 3' e kadar yatakta on milyon tur attım ama o uyku gelmedi. Sonunda nasıl uyumuşum hiç bilmiyorum bir ara gözümü açtım saat 6:30 olmuş.
   Biraz daha uyuyup kalktım, böğrüme bir öküz oturdu ama kalkmıyor. Oturdum ağladım ben de. Ya özlemek nasıl bir şey böyle. Bir an kaldıramadım koyuverdim artık kendimi. Sonra oda arkadaşım geldi, onunla konuştuk. Biraz da onun gazıyla giyindim süslendim attım kendimi dışarı :)
  Kaç km bilmiyorum ama baya yürüdüm yürüdüm yürüdüm tek başıma... Hatta üniversiteye falan gittim baktım. Sonra canım sıkıldı burayı kazanan bir akrabam var, onu aradım gel gezelim diye. Tamam yalnızlık güzel ama bir yerden sonra sıkıldım işte. Onunla çıktık tabi ki çiğ köfteciye gittik :)) Biraz dolaştık sonra o yurduna gitti, ben de geze geze geldim. Çıkışım 13:15 girişim 16:45 :)
Sana bir şey diyeyim mi, özgürlük çok güzel bir şey ulen :) Ayaklarım yürümeyi unutmuş valla çok iyi geldi. Daha yürürdüm ama hiç halim kalmadı bir anda çok açılmamak lazım. Sabah ağlayışım cidden rahatlattı beni ya hafifledim biraz da olsa daha iyi hissettim. 3 aylık asosyalliğimin bedelini ödüyorum tabi. 
İçimde bir duygu var ama çözemiyorum, özgürlüğün bokunu çıkartmak değil de :) Başka bir şey ama bunu daha önce yaşamadığıma eminim. Bugün telefonda babamla konuşuyoruz hani bir yere gidince burayı görmüştüm bunu yaşamıştım diyemedim dedim. Bu ruhlar alemi olayı var ya bir şeyi önceden gördüm falan oluyorsun. O alemde önceden yaşamışsan  daha sonra tekrar gibi oluyor. 
O değil de burada her gece düğün var lan. Dünden beri sürekli bir davul zurna müzik falan ne meraklılar evlenmeye bu kadar. Bok mu var sanki... Onu düşündüm bugün yaşıtlarım çocuk doğuruyor be :) 
   Ay bugün çok yoruldum o kadar yürüyünce bünyeme ağır geldi, maceraya sonra devam ederiz artık ;) Zaten saçmalamaya başladım uykum geldiğinden :)

11 Eylül 2015 Cuma

BEN ÖZLEDİM GALİBA SENİ




Şu an var ya karın ağrısından öleceğim of.
  Neredeyim bil bakalım... Muğlaaaa :)
Nasıl anlatsam ne desem bilmiyorum hiç ama yurdun otele benzemesinden herhalde hiç yurttaymışım gibi gelmiyor. Sanki tatile gelmişim gibi yarın kalkıp gidecekmişim gibi... Bir de odada tek başıma olmamı hesaba katarsak tam tatil oldu bu. Evet oda arkadaşım bayramdan sonra gelecekmiş. Burada iç oda dış oda olayı var. İçeri girince iki kişilik oda, bir kapı daha açılıyor o 3 kişilik oda. Şu an ben ikili odadayım yalnız başıma. Üçlü odada bir kişi kalıyor yalnız var ya toplam 5 kişiyiz ben hariç hepsi 3. 4. sınıf. Adalete bak hiç çömez yok lan.
Geze geze geldik, ailem gitti, oturdum yatağın üstüne mal mal ortalığa bakınıyorum. Eşyalar dağ halinde duruyor, nereden başlasam bilemedim önce. Sonra da başladım yerleşmeye, ya o değil lisedeki yurtta dolaplar göt kadardı eşyalarımızı koyacak yer bulamazdık. Burada geniş geniş bir sürü yer var, sığdırmayı geç yer kaldı yani :) Baktım eşyaları yerleştirdikten sonra ben de bittim ilk duşumu alayım dedim. Ben yerleşirken diğer odadan kimse çıkmadı, ulen bunların hiç mi sıçmıyor :) Duştan sonra çıktı ve sadece bir kişiymiş :) Ben sesleri duyunca üçü de var sanmıştım telefonla konuşuyormuş kız :) Biraz onunla muhabbet ettik, ya hepsi büyük olduğu için kendimi liseli hissediyorum burada. Gülme bana, garipsiyorum işte ne yapayım. Ama hepsi yok henüz bayramdan sonra göreceğiz nasıl olacağını.
 Ya adalet mi millet bayramdan sonra gidecek, ben şimdi geldim. İşin yoksa bayram diye git bir daha gel oof.
  Yurt çok güzel, otel gibi. Bahçesi falan yemyeşil, hı unutmamak lazım mezarlığı da çok cici :)
Ya ben arkadaşlarımı çok özlüyorum eşşekler gibi özlüyorum hem de. Sanki kapı açılıp onlar gelecekmiş gibi. Ay ne güzel olurdu bir arada olsaydık. En yakın arkadaşım Giresun'da. Arada onu gazlıyorum, çok çalış buraya daha yakına gel diye. Ay inşallah gelir be sen de dua et.
    Canım nasıl çiğ köfte çekiyor biliyor musun keşke olsaydı şimdi ya...
Üniversiteye gideceklere tavsiye 1: İlk izlenim çok önemli dostum. Aradan yıllar da geçse hep o insanı ilk gördüğün an aklında kalıyor. Komik bir şekilde de yakalanma alay konusu olursun sen böyle yapıyordun diye. Okul bitene kadar dalga geçerler.
Tavsiye 2: Keşfetmekten korkma. Hele de benim gibi bilmediğin bir şehirdeysen gez toz her yerini. Böylece kendini daha çok oraya ait hissedeceksin.
 Tavsiye 3:Psikolojik olarak kendini hazırla gitmeden, inan sonra çok yadırgarsın...