23 Eylül 2015 Çarşamba
HER BAYRAM...
Bayramları sevmiyorum.
Çünkü her bayram gidilen kapılar, öpülen eller azalıyor ve bir bayram günü babaannemi kaybettik. Bu yüzden her bayram bana sadece üzüntü veriyor. Babaannemi çok özlüyorum. Ölümü kabullenemiyorum, onu artık bir daha göremeyeceğimi düşünmek istemiyorum. Sanki bir yere kadar gitmiş de gelecekmiş gibi düşünüyorum. Aksini düşünürsem o günde takılıp kalıyorum. Ne bileyim öğrendiğimiz gece aklıma geliyor. Bayram gecesinde, gecenin bir yarısı hastaneden gelen telefon... Bir de adımız soyadımız benim diğer adım dışında aynı. O gün sela için ben yazmıştım bilgilerini, okunurken de kötü olmuştum. Böyle yanıyorum yani bedenen hissediyorum onu ama hala ayaktayım nefes alıyorum. Geçmedi ,geçmeyecek sadece daha az aklıma geliyor. Mezarlığa gidemiyorum, gitsem etkisinden çıkamıyorum bir süre.
Ölüm böyle bir şey. İnanılmayacak kadar acı ama gerçek. Benden çok babam durgunlaştı bugünlerde. Ben çok mutsuz olsam da anlaşılmasın diye gülebiliyorum ama o yapamıyor.
Düşmanım da olsa kimseden ölsün diyecek kadar çok nefret etmedim ya da iyi ki ölmüş demedim. Çünkü onun da sevdikleri, arkasında bıraktıkları var. Nasıl öleceğimi çok merak ediyorum ama ben bu gidişle kesin bir hastalık bulurum, günden güne sürünerek ölürüm.
Ölümü düşününce kalanların kıymetini anlıyorum. İnsanız elimizdeyken umrumuzda olmaz kaybedince ondan kıymetlisi bulunmaz. Bazıları bunu anlamıyor işte, olsa da olur olmasa da olur diye davranıyorlar. Eğer bunu düşünsek kimse birbirini kırmaz tabi ama olur mu canımız yanmadan nasıl büyüyeceğiz.
Büyüyecek halim kalmadı. Çocukken büyük olmak istiyorum dediğim günlere dönüp kendimi tokatlamak istiyorum.
Yaz gelince kış, kış gelince yaz isteriz. Neden böyleyiz demiyorum çünkü insanız.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder