30 Eylül 2015 Çarşamba

GITME DEMEMLE KALSAN NE OLUR




Hayatımda hepsinden önce terk edecek bir diş için niye bu kadar acı çekiyorum ya ağzımı açamıyorum resmen.
Bugün daha önce de sana bahsettiğim hocamla buluştuk. Artık kendi sesimi unutmaya başlıyordum ki bugün bana çok iyi geldi. Onunla da çok samimi değildik yani öyle bir geçmişimiz de yok ama beni dinliyor, yardım ediyor ve hayvanlar gibi de gülüyorum yani :) Ancak onun da seneye gideceği acı bir gerçek.
 Biz öğrenciler çok şeyiz bak kelime bulamıyorum artık :)) Yolda yürürken bakıyorum amele sümüğü gibi yapışıyorlar durağa, kaldırıma. Tabi ki oradan geçemiyorum bu yüzden. Hepsi doluşuyor yani. Yolları hiç söylemiyorum çok mal bir belediyeye sahibiz.
Bugün düşündüm de ben ve hatta tüm kızlar olarak bazen fazla takıyoruz. Tamam erkek beyni gibi işlemiyor ama sence de çok kafaya takmıyor muyuz? Bizi bir tarafına takmayanlar için oturup üzülüyoruz. Bu hem adaletsiz hem de saçma azizim...
Oysa doğru olan seveni sevmek, sevmeyeni siktir etmek değil mi? Ya ne bileyim beni üzen insanlar için oturup üzülüp ağlamak istemiyorum artık. Hem seven insan ne diye ağlatsın yani bok mu var. Ah bizim beynimiz erkeklerin aklının en köşe bucağında kalan şeylere kafa yoruyor...
Bu saatte uykum geliyor kıyamet alameti bu lan olacak şey mi. Ben gündüz uyumayı, gece oturmayı seviyorum.
Neyse ne diyordum, bizi kıran insanlara ağlamayi keselim kızlar. Ne bizim bu çilemiz?! Niye az insan çok huzur istiyorum anladın mı şimdi. Çünkü bu sıçtığımın dünyasında ne yazık ki her sevginin karşılığı bulunmuyor. O yüzden seven kadarıyla yetinmek daha az incitici ;)

29 Eylül 2015 Salı

ITIRAZIM VAR


 Bugünlerde içimde bir Orhan Gencebay yatmakta. Surekli efkarlıyım içimde bi arabesk fon müzik çalıyor ve bunu susturamıyorum. Yani ben yine bunalımdayım yine mutsuzum.  Ulan var ya bazen kendimi cidden dövesim geliyor. Diyorum okulun var bilmem neyin var neden mutsuzsun salak karı diye ama cevap yok.
  Buranın belediyesi de tam bir mal. Herifler 3 ay yatmış okul baslayınca yol yapmaya başladılar. Ya akıl var mantık var dimi yağmur da başladı zaten artık ne diye deştiniz o yolu!?
Üniversite dağın tepesinde yağmurla o çamurun hepsi aşağıya. Sonra o bataklıktan canımızı zor kurtarıyoruz. Beyinlerine tüküreyim hepsinin.
 Ben yurdu değiştirmek istiyorum!  Buraya kaydolurken yurt müdürü bölümlere dikkat ettiğini söyledi. Ulen odamdakiler matematik,  biyoloji, işletme, bilgisayar mühendisliği. Benim bölümümle ne alakaları var. Hadi onu da geçtim büyükler benden ve uzun senelerdir tanışıyorlar. Hepimiz çömez olsak eşit şartlarda olurduk ama onlar hem birbiriylde samimi hem beni ne yapsınlar ki. Aklı başında bir insan zaten benimle arkadaşlık etmez.
 Sabah akşam tek başıma gidip geliyorum.  Yollarda da gözüme sokar gibi el ele sevgililer oluyor. Rabbim bilerek mi gösteriyorsun bana bunları. Yalnız başıma çürüyeceğimi ben de biliyorum ama bu kadar hatırlamak da iyi değil.
  Dersler desen üstüme geliyor. Pardon ders dicektim, bir tane ders var lan. Sabahın köründe onunla başlayıp onunla bitiriyoruz. Sınıfta arkadaş olanlar yurtta aynı odada kalıyormuş. Amk ben ne yapayim burada mezarlıktan kemiklerle mi dolaşayım :) tövbe tövbe :))
Böyle doya doya, ağız dolusu küfür etmeyi nasıl özledim biliyor musun burnumda tütüyor. Hi kendi kendime ediyorum, arkadaşlarla konuşurken ediyorum. Eski arkadaşlarımla tabi. Onun dışında burda kime edeyim.
  Benim gibi geçmişine bu kadar bağımlı bir insanın ne işi var başka yerde.  Kızlarla konuşuyorum yok çekirdek çitliyoruz yok film izliyoruz yok çay içiyoruz... Duydukça daha kötü hissediyorum. Çünkü onları eşşek gibi özlüyorum.
 Içimden hiçbir şey gelmiyor, sürekli yorgunum,  hep uyumak istiyorum,  tek başıma ev tutmak istiyorum.
Itirazım var böyle kadere ...

27 Eylül 2015 Pazar

NEYDI MUTLULUK?




 O bilgisayarın kablosunu unutan kafama sıçayım. Şimdi telefondan yazcam diye uğraşıyorum. Evet söyle sen de haklısın çok malım.Bir yurt buldum mezarlığın karşısında tey tey tey :) Yurda gelmiş bulunuyorum yani artık. Herkes evden ayrıldığına üzülüyor ben o kablo için ağlayacağım burada. Kaç gündür yazamıyorum evde ya uyuyorum ya işim oluyor.  Daha dün denize gittim mesela :) o değil bazen cidden dünyaya şanssız geldim diyorum. Çünkü denize gittim bir güzel yüzdüm çıkar çıkmaz hasta oldum. Ya böyle cenabetlik olabilir mi. Herkes sabahtan akşama kadar yüzdü ben öğleden sonra mal gibi oturdum. Bir de karnım ağrıyor ki sanki organlarımı söküyorlar. Kıvrandım bütün gün. Cinsiyetimi bu yüzden sevmiyorum..  Arkadaşlarım yerini yadırgayıp üzülürken ben hiç o havada değilim. Burada mutluyum (mezarlık hariç). Yarın çok işim var ya ben hep uyumak istiyorum.  Bazen düşünüyorum da yüz yıl uyuyan güzel ben olmalıymışım. Ama sonra gelip beni öpecek prensi kurşuna dizer uykuma devam ederdim valla :)  Abimle kavga ettik. Hatta ben kafamdan onu sildim artık. Ben bir boğa o bir aslan burcu olarak hiçbir zaman anlaşamayacağımız bir gerçek. O da kibirli olunca kavgaya davetiye çıkartıyoruz. Gece uykusunda onu boğmayı düşündürecek kadar kızdırdı beni. Kendinden başkasını düşünmüyor. Onun işi onun evi onun parası onun sevgilisi. Hayatında hiçbir anlam ifade etmiyoruz. Öyle ki nugün sırf sevgilisi uğruna benimle gelmedi. Bana sorarsan da gelmesin zaten.  Üzüp ağlatmaktan başka bir şeye yaramiyor. Onun dışında herkes gerizekalı o her şeyin en iyisi. Mal işte...Babaannemin olmadığı bir bayramı bitirdik. Bu kez mezarına gidemedik. Zira babamın acısı hepimizden daha taze. Diğer bayramda okulu soranlara sinir olurken bu kez gayet rahat söyleyrbilitorum. Hem de dersaneye gitmedim haahaaa :) Daha yazmak istiyorum ama hem uykum var hem de ben salak kabloyu unuttuğumdan böyle zor oluyor.Şunu da eklemek istiyorum ki özellikle biz kadınlar için hayat beklemeyi bırakınca çok daha güzel ;)

25 Eylül 2015 Cuma

HERKES GİDER Mİ?



Dünyadaki çoğu rahatsızlığın sebebi çok düşünmek ,sinir stres. Ya benim bir hastalığım için de doktor dese ki 'bu kızı üzmeyin strese girmesin daha kötü olur' falan...
Saçlarım dökülüyor mesela, ölümüne dökülüyor yani. Saçsız kalmaktan korkuyorum artık dertler sorunlar sıkıntılar sayılmıyor ki.
Bazen hayatımın çok amaçsız ve düzmece olduğunu düşünüyorum, sıkılıyorum.
  Çoğu zamanımı kendime kızarak düşünüyorum. Mesela şu geçtiğimiz 4 yıl boyunca lanet gibi en sevdiğim dediğim arkadaşlarımla küstük kavga ettik. Ama onları çok seviyordum, kendimden çok seviyordum ve hayatımda kendimden çok sevdiğim kim varsa ya tamamen kaybettim ya da kaybetmek üzereyim. Bu aslında kural gibi bir şey, ne bileyim çocukluk arkadaşlarım mesela hani olur ya kaç yaşında olursa olsun bir araya gelince çocuklaşanlar eskisi gibi olanlar. Öyle kimsem olmadı hiç ya da hiç ayrılmayalım dediğimiz kim varsa hepsiyle yollar ayrıldı. Biraz bende de sorun var manyak çekiyorum. Başta sessiz sakin görünen kim varsa büyük olaylarla kavgalarla bitirdik. Çoğunun içinden bir manyak çıktı ve ilk gördüğüm zamanki gibi olmadıklarını çok geç anladım. Ben de çok düzgün değilim ama en azından alenen kalp kırmadım, laf sokmadım. Ha o olay çok vardı mesela böyle bir topluluğun içinde belli bir kişiye laf sokmak. Bir şey olursa da yarası olan gocunur demek. Ay nefret ediyorum o hareketten. Şahsen ciddiyetle onu hiç yapmadım çok sinir bozucu ve aptalca görünüyor bence.
Yitirdiğim tüm insanlar! Siz beni yitirdiniz çünkü hiçbiriniz çok sevilmeye gelmediniz. Çok değer görmek fazla geldi size. Benim de sorunum çok sevmek işte. Artık hayatımdan çıkardıklarım, çıkanlar kadar özgürüm, huzurluyum :)

23 Eylül 2015 Çarşamba

HER BAYRAM...



  Bayramları sevmiyorum.
Çünkü her bayram gidilen kapılar, öpülen eller azalıyor ve bir bayram günü babaannemi kaybettik. Bu yüzden her bayram bana sadece üzüntü veriyor. Babaannemi çok özlüyorum. Ölümü kabullenemiyorum, onu artık bir daha göremeyeceğimi düşünmek istemiyorum. Sanki bir yere kadar gitmiş de gelecekmiş gibi düşünüyorum. Aksini düşünürsem o günde takılıp kalıyorum. Ne bileyim öğrendiğimiz gece aklıma geliyor. Bayram gecesinde, gecenin bir yarısı hastaneden gelen telefon... Bir de adımız soyadımız benim diğer adım dışında aynı. O gün sela için ben yazmıştım bilgilerini, okunurken de kötü olmuştum. Böyle yanıyorum yani bedenen hissediyorum onu ama hala ayaktayım nefes alıyorum. Geçmedi ,geçmeyecek sadece daha az aklıma geliyor. Mezarlığa gidemiyorum, gitsem etkisinden çıkamıyorum bir süre.
  Ölüm böyle bir şey. İnanılmayacak kadar acı ama gerçek. Benden çok babam durgunlaştı bugünlerde. Ben çok mutsuz olsam da anlaşılmasın diye gülebiliyorum ama o yapamıyor.
Düşmanım da olsa kimseden ölsün diyecek kadar çok nefret etmedim ya da iyi ki ölmüş demedim. Çünkü onun da sevdikleri, arkasında bıraktıkları var. Nasıl öleceğimi çok merak ediyorum ama ben bu gidişle kesin bir hastalık bulurum, günden güne sürünerek ölürüm.
Ölümü düşününce kalanların kıymetini anlıyorum. İnsanız elimizdeyken umrumuzda olmaz kaybedince ondan kıymetlisi bulunmaz. Bazıları bunu anlamıyor işte, olsa da olur olmasa da olur diye davranıyorlar. Eğer bunu düşünsek kimse birbirini kırmaz tabi ama olur mu canımız yanmadan nasıl büyüyeceğiz.
Büyüyecek halim kalmadı. Çocukken büyük olmak istiyorum dediğim günlere dönüp kendimi tokatlamak istiyorum.
Yaz gelince kış, kış gelince yaz isteriz. Neden böyleyiz demiyorum çünkü insanız.

22 Eylül 2015 Salı

HATASIZ KUL OLMAZ








Kafa dağıtmak için film izlemek diye bir şey var. Ha o zaman seçtiğin filme dikkat edeceksin, mesela mutsuzsan kesinlikle dram izleme. Ben bugün o boku yedim.
Moralim berbat, ne bileyim sonunda adamın öleceğini yani. Başta güzeldi sonunda öldü herif hem de sevdiği kadın öldürdü o da adam hasta olduğundan kendi istedi. Film orada bitti hayır yani oturup iki saat izliyorum sonu hüsran. Mutlu son diye bir şey duymamışlar mı bilmiyorum ki. Sevenler kavuşsun bayram olsun falan yani. Ama yerli romantik komedi izlemeye korkar oldum. Sonunda ayrılıyorlar, ölüyorlar o filmin ikincisini de bekleme. Lan başrol oyuncusu ölüyor, saçma işte ya zaten romantik film benim neyime. Psikolojim daha çok bozuldu filmi izleyince hava da yağmurlu. Her açıdan çöktüm yani içim kararıyor bulutlar gibi. Bir de ayaklarım ağrıdan kopuyor aslında yağmuru seviyorum ama sevmiyorum :)
Tatilimi yatarak geçiriyorum resmen. Tek ders var yani fazla bir şeyim olmuyor tekrar edecek. Bu yönden de liseyi özlüyorum aslında :)
O değil de önceden uyumaya çalışırken 2 saat geçiyordu şimdi en fazla 45 dakika. Ay çok mutluyum bu konuda çünkü gece dönme dolap oluyordum, uyuyamıyordum. Tabi sabahın köründe uyanınca böyle oluyor.
  Kedimi bulduğuma binlerce kez şükrediyorum. Lan ne bileyim mutluluk sebebi hayvan ama çok sürtük :) Yanındayken oturman imkansız kim olursa olsun çıkıp kucağına oturuyor. Bir güzel yerleşiyor, annemin bile kucağına çıkmaya çalışmış sen düşün :)) Herkese sürtünmesini söylemiyorum bile. Eve gelenlerin kimisi kaçıyor kediden. Bok kadar kedi ne yapacaksa onlara. Birlikte top oynuyoruz çok gülüyorum ama tamamen onun hareketlerine gülüyorum. Bir iki vuruyor saklanıyor sonra bir anda çıkıp yakalamaya çalışıyor. Kediye adından çok 'salak karı' diyorum bu halleri yüzünden :) Bugün boğazına kılçık kaçmış onu çıkarmak için uğraştık, yağmur da yağdığından evinden çıkmıyor pisi pisim :)
 Bugün bir şeyi bir kez daha anladım ki ben çok bağlanıyorum. Yani Can Yücel'in şiirine tamamen ters davranıyorum. Bazı insanları kolum bacağım gibi çok seviyorum bırakamıyorum. Kendime kızıyorum ama yapacak hiçbir şeyim olmuyor.
 

21 Eylül 2015 Pazartesi

İNSANLAR DEĞİŞİR



Son zamanlarda gündemimde hep aynı konu var: İnsanlar... Beni anlamamaları, yormaları, sevmemeleri aklıma takılıyor. Çok farklılar birbirlerinden ama hepsi ayrı sorun.
Her ilişkide bir tarafın diğerinden daha çok sevmesi diye bir gerçek var. Beni üzen hep o tarafın ben olması. Hele son iki gündür canı sıkkın olunca konuşulmak istenen bir insan oldum. 'canım sıkkın konuşalım moralim bozuk' veya direk anlatıyorlar. Ama normalken, o üzen insanlarla araları iyiyken beni arayıp sormuyorlar. Boşuna mı az insan çok huzur diyorum ki. Hani böyle olur ya herkesle kanka olan insanlar, ben öyle değilim. Ki olmak da istemem. Bir kere kanka lafının anlamı olmalı kardeşin gibi gördüğün birine demelisin veya yakın gördüğün birine. Ama gidip de ayda yılda bir gördüğün insana denmesini ben anlamıyorum.
Ben ararım, ben sorarım, ben mesaj atarım, karşı taraf da zoraki konuşur. Bak bugünden sonra bunu deneyeyim bekleyip kimin arayıp soracağını görelim. En kötüsü de böyle senin konuşurken mutlu olduğun insanların başından savmak istemesi. Öylelerinin hep işi gücü olur, hep meşgul olurlar zaten veya sen aradın diye işleri çıkar. Kırılıyorum bazen fark etmiyorlar yani ilan mı vereyim, alnıma mı yazayım beni kırdın diye ne yapayım bilmiyorum ki. Bu kadar odun olmasınlar evet ben çok ince düşünüyorum, kimsenin aklına bile gelmeyenler benim içimde büyüyor büyüyor büyüyor... Keşke elimde olsaydı ben de takmasaydım bazı şeyleri.
Arada küsüyorum kimi zaman söylüyorum kimi zaman söylemiyorum çünkü bir yerden sonra kendimi sorunlu hissediyorum. İnsanların öküzlüğünün faturası bana kesiliyor.
  Şahsen çoğu konuda farklı bir insanım. Aşırı safım, iyi niyetle yaklaşırım, kötü bir şey kabak gibi ortada olsa da ben görmek istemem, yardım ederim, susarım, laf söylemem ciddi ciddi. Kale alınmamak belki beni üzen. Düşünsene sen birine bir şey anlatıyorsun o seni dinlemiyor bile.
İnsanlar değişiyor, sevdiğimiz insanların eski özellikleri yok oluyor. Yerine gelenler çok soğuk, başka biri oluyor. Yalnızlıktan korktuğumdan değil bu sitemim, sadece insan yerine konulmamak çıkar sağlamak için yaklaşmak beni kızdırıyor. Bazen hayırdır ne işin düştü diyesim geliyor. Ne zaman iyi insan diyorlar biliyor musun? Karşındakinin işini gördüğün zaman, onlar seni yeterince kullandığı zaman dünyanın en iyi insanı ilan ediliyorsun.
Ha manita yapanlar var tabi. Onları o dakikadan sonra bulamazsın. Derdi o olur, üzüntüsünü ona anlatır, onu sever, onunla kavga eder, barışır. Sen de onun devreden çıktığı zaman yakını olursun. Sonra da en yakın arkadaşısındır sözde.
Bu dünyada olduğuna inanmadığım ilk saçmalık aşk. İkincisi arkadaşlık herhalde.
Kimi sevsem gidiyor, küsüyoruz, ayrılıyoruz... Hep yanımda olan kimse yok.
Alışmayacaksın insanlara! Zaten ne zaman karşındaki senin ona çok değer verdiğini anlar ondan sonra bozulur. Onun götü kalkar önemsemez. Onun hayatında nasıl olsa var' ı olursun.
Ne mi yapacaksın? Sevmeyeceksin arkadaş, Şu dünyada kimseyi çok sevmeyeceksin. Kendini çok seversen bencil, başkalarını çok seversen salak olursun.
Her ilişkinin ilk günkü anlamı heyecanı kalmaz. Bıkarız sıkılırız zira her şeyin bir sonu mutlaka gelecektir...
Ama beni üzmeyin lan inanın çok çabuk kırılıyorum.

20 Eylül 2015 Pazar

HANGİMİZ SEVMEDİK?



Kedim olacak sürtüğü buldum! Hayatımda şansın tamamen yanımda olduğu sayılı olaylardan biri oldu. En umutsuz olduğum, dipte olduğum anda şans beni buldu.
  Fotoğrafını koymuştum sosyal medyaya ama üzüntümden. Bulunacağı aklımın ucundan geçmedi. Akşam koydum ertesi gün uyanınca bir arkadaş 'bizde kedi' demiş. Önce inanamadım, dalga geçiyor sandım. Hani olur ya ben giderken o geliyordu falan diye :) Sonra konuştuk fotoğrafını attı cidden benim kedi. Eve gelince çıktım sokaklarda kediyi arıyorum. Arkadaşın evini de bulamadım. Sonunda hava kararırken evi buldum, kız kediyi getirdi ama ben nasıl mutlu oldum biliyor musun, sanki çocuğum evden kaçmış da onu bulmuşum gibi çok sevindim :)
   Şimdi ona kartondan ev yaptık, kocaman adını yazdım. Orada yatıp kalkıyor ve ben gittikten iki gün sonra gitmiş. Bulunmasına en çok sevinmeyen annem oldu çünkü annem kedileri hiç sevmez. Gidince de kardeşim çok üzülmüş, yok o tırmalamış falan geri gelmesini hiç istemiyordu. Hatta biz üzülürken eminim o mutluluktan uçuyordu. Bir ara kediyi onun attığını bile düşündüm :)
Bu bambaşka bir şey... Onunla oynarken, severken stres atıyorum, bana çok iyi geliyor. O varken her şeyi unutuyorum ve onunla ilgileniyorum sadece. Şu an kendi evim olmadığı için evin bahçesinde bakıyoruz, evin içinde olsa gidemezdi ama ilerde evim olunca çok istiyorum. Böyle gelsin yanıma otursun, perdelerle oynasın...  İpin ucuna top bağladık onunla oynuyor. Bu arada ev hayvanat bahçesine döndü yani. Annem kardeşim için çok seviyor gidince çok üzüldü dedi :)) Gülüyorum çünkü mantıksız. Sevince gider sevmeyince de gider. İnsanları seviyoruz, sanki hiç ölmeyecek ya da hep hayatımızda olacakmış gibi. Peki az mı sevelim? Her insan bunun bilincindedir en yakınlarımızla bile bir gün ölüm aramıza girecek. Sevginin temelinde var sorun ilerisini düşünürsek hiç şansımız yok. Tek başımıza kimseyi görmeden sevmeden yaşayalım. Ha bir ara böyle düşünüyordum nasılsa herkes gidecek, sevmeyeyim diyordum ama nereye kadar? Bazı insanları çok seviyorum elimde değil, onlar beni sevmese de ben sevmeye devam edeceğim.



İki gündür evde erken yatıyorum ve kısa sürede de uyuyorum lan. Erken dediğim de 1'den sonra oluyor ama daha fazlası da oluyordu yazın. Bir de yol yorgunluğunun, oranın verdiği bir haftalık yorgunluğu atamadım üstümden.
 Evin rahatlığını, kopmayan sınırsız İnternet'i, buzdolabını, istediğim gibi küfür edebilmeyi özlemişim... Yalnız özlediğim şeylere bak :)
Okulun erken açılmasına kızdım ama iyi tarafından bakalım. Bayramdan sonra gidecekler, kalacağı yeri, okulu, dersleri düşünüyorlar ama benim bir düzenim programım var en azından. Hı tabi ödevim de var :)








17 Eylül 2015 Perşembe

KEDİLER NANKÖRDÜR






Bazı günler olur, 'bugün hayatımın en berbat günü' dersin hani... İşte ben tam da onu yaşadım ve bugünü hayatımın en kötü günlerinden biri ilan ediyorum.
  Kedilere nankör diyorlar diye hep kızdım bunca zaman. Çok tatlı hayvanlar niye nankör diyorlar ki diye. Bu insanların bir bildiği varmış ki diyorlarmış, çünkü kedim beni terk etmiş...
Bırakmış gitmiş hem de 2 gündür yokmuş. Tabi ki ben üzülmeyeyim diye söylememişler çünkü kedimi çocuğum gibi seviyorum. Bütün günüme sıçan sadece bu değil. Bazı insanlar ön yargılı, ellerindeki yetkiyi insanları üzerek kullanıyorlar ve inan hiçbir şey yapamıyorum. Zor güzeldir ama uğraşmayı bilene. Benim mücadele gücüm yokken neyine uğraşacağım. Uzun uzun yazamayacağım ama kısaca okuldaki bir öğretmeni boğmak istiyorum, pardon iki.
  Bu üniversite her açıdan farklı bir şey azizim. Şu an yazarsam ağlayacağım kadar farklı işte.
Kimse dışarıdan görüldüğü gibi biri değil bundan daha önce de bahsetmiştik. Senin suratında şımarıklık vardır ama karakterin, için çok usludur, bunu bilemeyiz. Şahsen ben de dışarıdan akıllı, uslu, sessiz sakin görünüyorumdur ama içimdekini sen biliyorsun. Ne bileyim görüntümün tam aksiyim, deli doluyum işte bunu herkese anlatamazsın. O ön yargı denen şey var tabi bence at gözlüğü. Onu çıkarmadıktan sonra her şeyi, herkesi yanlış anlarsın.
  Ön yargılı insanlar ölmeli, kediler de nankör olmamalı ulen!
Şunu anlıyorum zamanla, bu yaşıma kadar çok öğretmen tanıdım ve bazısının yaptığı kötü şeyleri not ettim aklıma. Kendime 'ben böyle bir öğretmen olmayacağım' dedim. Ne bileyim öğretmen olmak kolay bir şey okulunu okursun iş biter. Ama eğitimci olmak bambaşka bir dünya. Sen  öğrencilerin sırasından geçtiysen eğer o psikolojiye uygun davranacaksın ki hem öğretmen hem eğitimci olabilesin. En büyük yanlış anlaşılma bu. Ben çok öğretmen gördüm insanlıktan yoksun olan
  Of bu kedi nereye gitti acaba ya deli gibi merak ediyorum ama şükür ki yarın evime gidiyorum tek isteğim bol bol uyumak ve kedimi aramak.
He bu arada iyi ki Türküm lan gözünü sevdiğim Türkçesi. İnsan başka dil görünce anlıyor kıymetini. Bir kere çek çekebildiğin yere öyle zenginiz:)
  He bu arada umarım kilo vermişimdir o kadar km yaptım yani arabalar gibiyim, vereyim bir zahmet. 4 kilo doğmuşum, hayatımın geri kalanından ne bekleyebilirim de neyse işte :)

15 Eylül 2015 Salı

BOZUK PARA KOLEKSİYONUM CANDIR

 
  Şu an yaşadığım hayata hala inanamıyorum, sana da oluyor mu böyle bir an sanki başkasının
hayatını yaşıyormuşsun da uyancakmışsın gibi... Ben artık hangi hayat benim bilemiyorum.
  Bugün dersler başladı, o sıçtığımın programında kimi zaman erken kimi zaman geç bitecek ama her sabah erkenden kalkmak zorundayım. Uykuyu bu kadar çok seviyorum ama hemen de uyuyamıyorum ki :(
Dayadılar ilk günden ödevi onları yaptım ama nasıl mutluyum çok şükür diyeyim. Utanmasam kalkıp oynayacağım öyle bir mutluluk. Mal mısın ödev yapıyorsun nesi güzel dersen haklısın orasını henüz ben de çözemedim :)
  Çok cici kutu gibi ve kutu gibi de mevcudu olan bir sınıfım var. Sabah alarmım olacak göt çalmasa da yarım saat sınıfım nerede diye koşsam da gecikmeden gittim. Güzeldi aslında korktuğum kadar kötü de geçmedi.
 Bugünün bombası markette yaşadığım olay oldu :)
 Ben manyağım ama cidden manyağım. Çünkü malca bir huyum var, bozuk paraları biriktiriyorum. Özellikle 10 kuruşları... Neden diyeceksin, ben de bilmiyorum. hı denize düşsem batarım öyle çok ama yanımda taşıyorum işte :) Markete girdim, para çıkarırken cüzdanımdan kasiyer benim koleksiyonumu gördü. 'İsterseniz bütünleştirebiliriz burda da bozuk paraya ihtiyacımız var' dedi :)) Bok kafalı sanki marketinden topladım onca parayı, bir de pis pis güldü bana. Ben de yok dedim onlar benim koleksiyonum veremem. Gerçi adam çoluğumu çocuğumu istemiş gibi dedim ama ona ne yani ben seviyorum, o ağırlıkla mutluyum :))
  Bir şey diyeyim mi Almanlar çok çirkin oluyor ya. Böyle soğuk iklim insanı olduğundan mıdır nedir göze hitap etmiyorlar. Yani bir İngilizce öğretmenini karşılaştırınca çok eksik yanları var. Al yine İngilizce dedim ama var ya bugün baktım lan İngilizce falan uğraşmasam, Almanca bitirsem mi acaba dedim. Çünkü kendimi, kendi okulumda ders işliyormuş gibi hissettim. Ne bileyim etkinlikler, yazdıklarımız, diyaloglar falan meğersem biz de hazırlık sınıfı gibi ders işliyormuşumuz .Ama sınıfta öyle bir atmosfer var ki ilkokuldaymışız gibi herkes aynı anda ağzımızı da yayarak eveeeeettt diyesim geldi :) Benim gibi İngilizceden bıkıp gelen de var. Arada bir hoca geliyor bize Almanca bir şeyler söylüyor, hepimiz mal gibi bakıp kalıyoruz. Bir şey de diyemiyoruz, çok bilsek hazırlık okumazdık. Onlar da zevk mi alıyor bizim öyle kalmamızdan ne.
   Yine yürümekten bir hal oldum ama içimde mazoşist yatıyor, yürü diyor. O yatıp kalkıp yediğin günlere say aah ah...

14 Eylül 2015 Pazartesi

ÖYLE BİR GÜN


İnsanlar göründükleri gibi değildir dostum, özellikle de ben :))
Bugün çok yorucu, zaman zaman sıkıcı, yine de güzel bir gündü. Hazırlık sınıfına üniversitenin üvey evladı gibi davranıyorlar. En erken onların dersi oluyor. Sabah yolda yürürken kimin çömez olduğunu hemen anlıyorum :) Bakışımızdan, yürüyüşümüzden ele veriyoruz kendimizi. Bir kere mal mal bakıyoruz her yere. Ya deftersiz kalemsiz sallana sallana ya da hepsi takım geliyoruz.
  Sabah zorla ve motor bozuk uyandım. Ya geç yattığım için kendime 10 milyon kez küfür ettim. Giyindim süslendim çıktım. Yola bakıyorum etrafa acaba bu saatte yolda giden herkes çömez mi diye :) Sonra yürüye yürüye gittim, ek kontenjan olduğumdan öğrenci kimliğim de çıkmadı. Kapıda görevliye söyledim öğrenci belgesi istedi gerizekalı. Sabahın köründe buraya kadar niye geleyim öğrenci olmasam dimi.
Onu gösterdim girdim içeri, okulun önü çok kalabalık. Alakalı alakasız bölümlere hazırlık verirlerse böyle olur tabi. Binanın girişinde bir sürü kağıt var bakanlar ya aşağıda bekliyorlar ya da dışarı çıkıyorlar. Noluyo la burda derken bir kız da bana aynı soruyu sordu. Onunla beraber gidip bir hoca bulduk sorduk. Daha yokmuş plan program ortada. Ay odaya örümcek girmiş... Neyse işte bahçede oturup bekledik kimisi gidiyor kimisi bekliyor. O sırada da dediğim kızla oturduk muhabbet ettik birbirimizi tanıma amaçlı sorular sorduk ve ben bu konuda cidden malım o kadar konuştuktan sonra adını sormak aklıma geldi :) Sanki her gün biriyle tanışıyorum cık cık cık. Bir kız daha geldi bize sordu sonra o da oturdu yanımıza, biraz da onunla muhabbet ettik. Ya ilk kız çok sessiz sakin böyle bebek uyuyormuş gibi alçak sesle konuşuyor, ben de cazgır bir insanım. Tabi ki bunu ona göstermedim :)) İlk günden kızı korkutmanın anlamı yok. Sonra görüşmeye devam edersek o da görecek zaten ne bok olduğumu. Sonra da diğer tüm arkadaşlarım gibi beni sen bozdun diyecek :)) Ama hiç bozacağım bir tipe benzemiyor mesela sanki hiç bağırmazmış gibi geliyor. Dur bakalım onun da içinde vardır belki. Ay bir de Aydınlıyım deyince Gaziantepli gösteriyor tipin dedi. Çaktırmadan telefondan tipime baktım gayet de salak bir suratım var. Hem Gaziantepliler nasıl oluyor ki. Hani Karadenizli falan dese anlarım da neyse sonuç olarak iyi birine benziyor. Gördüğüm bildiğim herkes İngilizce öğretmenliği kazanmış Allah'ım bana kaderimin bir oyunu mu. Yani niye karşıma hep onlar çıkıyor. Otururken iki kişi numarasını bıraktı bana açıklanırsa mesaj at diye
Sonra burada okuyan eski bir hocam geldi almanca öğretmenimdi, şimdi İngilizce öğretmenliği okuyor adam onun üstüne. Onunla kahve içtik 2 saat sohbet ettik. Üniversiteden beynimizdeki suya kadar konuştuk. Şu an düşününce inan konu nasıl beynimize geldi ben de anlamadım :)) Ama iyi bir insan, onun sayesinde üniversiteyi çözdüm biraz. En azından hazırlıkla eğitim fakültesinin yolunu öğrendim.
Onun dersi vardı ayrıldık, giderken baktım hala yok program. Sıçarım böyle işe dedim kalktım yurda geldim. Orada hangi dilde konuştuğunu anlamadığım insanlar da gördüm ama çok tatlılar.İkisi beyaz tenli, ilik gibi çocuklardı valla. Ha bir de iki çocuk gelmiş Japonları gördünüz mü buradan geçtiler mi diye sordu salaklar :)
Ya götüme çok eziyet ettim bugün o kadar saat oturdum bir de bilmem kaç km yürüdüm. Şehir içi var ama içinde birbirlerinin kucağına oturuyorlar neredeyse. Hem yürüdükçe o kadar yiyecek ne vardı diye kendime sövüyorum.
Bugün boş yere uykusuz kaldım lan şimdi tutuyorum kendimi uyumayayım diye. Gece erken yatarım belki, o değil de tırnağım kırıldı be.
  İlk okul günüm tam bir fiyaskoydu kısacası. Tek güzel yanı eski öğretmenimle görüşmemiz oldu. Adam hayatını bir anlattı onun yanında ben daha şanslıyım. Yani nerede aksilik var hep onu bulmuş bu zamana kadar. Herhalde onun yerinde olsam kafayı yemiş olurdum. O yine iyi dayanmış ve geç de olsa İngilizce öğretmenliği okuyor. Onun da ilk hedefi oymuş ama anlattığı iyi oldu yani ben de öyle yapabilirim. İngilizceyi bırakmayı düşünmüyorum zaten. Almanca için biraz hevesim kırıldı ama o da gerçekleri söyledi ne yapsın. Adam gibi atanan ne var ki anasını satayım ben de yaşayıp başıma neler geleceğini göreceğim yavaş yavaş. Oy karnımda tadilat var resmen seslere bak
 Burası çok pahalı. Öğrenci şehri bunlar aç insanlar yazık ucuz yapalım diyeceklerine dayamışlar yani fiyatları. Bizi soymak için bugün burada verdiğim tost ayrana Bayındır'da üç tane çiğ köfte dürüm yiyebilirim yani öyle söyleyeyim. Neyse yemek çok da lazım bir şey değil benim için, ben yemesem de 3 ay ölmem yani :)
BİRİYLE TANIŞIRKEN ÖNCE ADINI SÖYLE. Sonra kendi salaklığına kendin de gülüyorsun ama aynısını karşı taraf da yapabiliyor :)
ÇÖMEZ GİBİ DURMA Bunun belki bir çaresi yok ama psikolojik olarak düşün, sanki yıllardır buradaymışsın gibi.
ARKADAŞ BULAMAMAKTAN KORKMA Bu çok doğru, çünkü seni biri mutlaka buluyor. Bak benimkiler paşa paşa geldi :))
 he çok hoşuma giden bir sözü seninle paylaşayım fuzuliye sormuşlar sevmek mi sevilmek mi diye(cevabında romantik bir şey bekliyorsun dimi bekleme) o da sevişmiyorsan ikisi de fuzuli demiş

13 Eylül 2015 Pazar

ÖLDÜRSEYDİN...




Bugün çok kızdım. Kendime kızdım, geçmişime geleceğime kızdım, insanlara kızdım, hatalarıma kızdım, beni ben yapan her şeye çok kızdım ve kendim kadar kimseyi üzmedim bugüne kadar...
    Ben böyle bir insan değildim dediğin an ipler kopuyor kendinle aranda. Çünkü değişme sürecini de kaçırmış oluyorsun, Nasıl bu hale geldiğini bilmiyorsun. Sanki biz o hale gelene kadar başkası yaşıyordu da şimdi değişti. Sanki tüm insanlık bir oldu üzmek için...
  İnsanız hata yaparız değil mi? Peki bilerek yapılan hatalara ne demeliyiz, bile isteye ateşe yürümenin de mi adı hatadır? Ya da bir hatadan mutlu olunur mu, her zaman bir yanlışım üstüne yenisini ekledim. Bunu düzelteyim bir daha yaşamayayım diyemedim. O yüzden kendimi bu kadar çok sevmiyorum. Belki de olması gerektiği gibi biri olmadığım için, salak olduğum için... Daha ne diyeyim ki saya saya bitmiyor. 
Ve kıskançlık kötü bir şey, ya da kandırılmışlık... İnsanı 2 saat boyunca aralıksız yürütebiliyor. Canın yanıyor, aklına geldikçe daha hızlı yürüyorsun, sanki adımlarında kaybolacak yalanlar... 
  Her şeyi geç ben var ya ben çok şansızım. Okulu bayramdan sonra açılan var, yurdu okulunun karşısında olan var, tanıdığı biriyle aynı yere giden var. Ama benim gibi okulu erkenden açılan, yurdu anasının gözünde olan ve hiç tanıdığı olmayan biri yok. Niye tüm eksiler bende toplanmış ki. Cidden kurşun falan mı döktürsem ne yapsam. İki gündür uyanıyorum ateş gibi elim yüzüm yanıyor. Bugün bir arkadaşım yurda gitti onun da öyleymiş acaba bu yurda giden kız sendromu mu :) 
 Yarın okul başlıyor ulen. Havalar güzelken yürümek istiyorum sonra yağmurlar bi başlayınca istesem de yürüyemeyeceğim o kadar yolu.Erken kalkacağım var ya lise gibi sabahın köründe kalkacağım. Ben kendimi liseli hissetmekte haklıyım. Anasını satayım hazırlık sınıflarına ölüm demişler resmen neden 08:30 da başlıyor ki. Bir de yürüyeceğimi hesaba katarsak hiç uyumayayım.  Ben erken de yatamam ki :(
  Uzun lafın kısası vücudumun 4 'de 3' ü dert azizim. Saf bulup kandıran çok, yalandan başka bir şey söylemeyen çok, sikine takmayan çok, sevmeyen çok... Sonra gel de mutlu ol...
 Şu kare çikolatayı bütün olarak ağzıma soksam girer mi acaba :))
Sinirlenince yürüyün ha geçmiyor ama kızacak bağıracak mecalin de kalmıyor ve bu 1 km iyi oldu. En azından her gün gidiş geliş yürüsem şu stadyum gibi götümden kurtulurum. 
Lisede ıyk İngilizce diyen insanlar hazırlık okuyacak. Aynı sınıfta birbiriyle hiç konuşmayanlar aynı yere gittik diye görüşmeye başlayacak. Hatta ikinci yıl ev de tutarlar ben de burada  çük gibi bir başıma avcumu yalarım artık. Yanımda kalan kızla anlaşırsam biz de ev tutarız dedim. O kız da son sınıf, bir dönem okuyacak ikinci dönem yalnızım. Yok yok cidden kurşun döktüreyim ben .Bir insan zorlasa da bu kadar şanssız olamaz birader 
   Ne kaybettiysem iyi niyetimden kaybettim, iyi niyetimi de kaybettim ki kötü biri oldum... 

12 Eylül 2015 Cumartesi

ÖZLEMEK GÜZELDİR, KAVUŞMAK VARSA



Dün korkudan uyuyamadım ya la. Bildiğin korku filminin içinde buldum yani kendimi. Gece 3' e kadar yatakta on milyon tur attım ama o uyku gelmedi. Sonunda nasıl uyumuşum hiç bilmiyorum bir ara gözümü açtım saat 6:30 olmuş.
   Biraz daha uyuyup kalktım, böğrüme bir öküz oturdu ama kalkmıyor. Oturdum ağladım ben de. Ya özlemek nasıl bir şey böyle. Bir an kaldıramadım koyuverdim artık kendimi. Sonra oda arkadaşım geldi, onunla konuştuk. Biraz da onun gazıyla giyindim süslendim attım kendimi dışarı :)
  Kaç km bilmiyorum ama baya yürüdüm yürüdüm yürüdüm tek başıma... Hatta üniversiteye falan gittim baktım. Sonra canım sıkıldı burayı kazanan bir akrabam var, onu aradım gel gezelim diye. Tamam yalnızlık güzel ama bir yerden sonra sıkıldım işte. Onunla çıktık tabi ki çiğ köfteciye gittik :)) Biraz dolaştık sonra o yurduna gitti, ben de geze geze geldim. Çıkışım 13:15 girişim 16:45 :)
Sana bir şey diyeyim mi, özgürlük çok güzel bir şey ulen :) Ayaklarım yürümeyi unutmuş valla çok iyi geldi. Daha yürürdüm ama hiç halim kalmadı bir anda çok açılmamak lazım. Sabah ağlayışım cidden rahatlattı beni ya hafifledim biraz da olsa daha iyi hissettim. 3 aylık asosyalliğimin bedelini ödüyorum tabi. 
İçimde bir duygu var ama çözemiyorum, özgürlüğün bokunu çıkartmak değil de :) Başka bir şey ama bunu daha önce yaşamadığıma eminim. Bugün telefonda babamla konuşuyoruz hani bir yere gidince burayı görmüştüm bunu yaşamıştım diyemedim dedim. Bu ruhlar alemi olayı var ya bir şeyi önceden gördüm falan oluyorsun. O alemde önceden yaşamışsan  daha sonra tekrar gibi oluyor. 
O değil de burada her gece düğün var lan. Dünden beri sürekli bir davul zurna müzik falan ne meraklılar evlenmeye bu kadar. Bok mu var sanki... Onu düşündüm bugün yaşıtlarım çocuk doğuruyor be :) 
   Ay bugün çok yoruldum o kadar yürüyünce bünyeme ağır geldi, maceraya sonra devam ederiz artık ;) Zaten saçmalamaya başladım uykum geldiğinden :)

11 Eylül 2015 Cuma

BEN ÖZLEDİM GALİBA SENİ




Şu an var ya karın ağrısından öleceğim of.
  Neredeyim bil bakalım... Muğlaaaa :)
Nasıl anlatsam ne desem bilmiyorum hiç ama yurdun otele benzemesinden herhalde hiç yurttaymışım gibi gelmiyor. Sanki tatile gelmişim gibi yarın kalkıp gidecekmişim gibi... Bir de odada tek başıma olmamı hesaba katarsak tam tatil oldu bu. Evet oda arkadaşım bayramdan sonra gelecekmiş. Burada iç oda dış oda olayı var. İçeri girince iki kişilik oda, bir kapı daha açılıyor o 3 kişilik oda. Şu an ben ikili odadayım yalnız başıma. Üçlü odada bir kişi kalıyor yalnız var ya toplam 5 kişiyiz ben hariç hepsi 3. 4. sınıf. Adalete bak hiç çömez yok lan.
Geze geze geldik, ailem gitti, oturdum yatağın üstüne mal mal ortalığa bakınıyorum. Eşyalar dağ halinde duruyor, nereden başlasam bilemedim önce. Sonra da başladım yerleşmeye, ya o değil lisedeki yurtta dolaplar göt kadardı eşyalarımızı koyacak yer bulamazdık. Burada geniş geniş bir sürü yer var, sığdırmayı geç yer kaldı yani :) Baktım eşyaları yerleştirdikten sonra ben de bittim ilk duşumu alayım dedim. Ben yerleşirken diğer odadan kimse çıkmadı, ulen bunların hiç mi sıçmıyor :) Duştan sonra çıktı ve sadece bir kişiymiş :) Ben sesleri duyunca üçü de var sanmıştım telefonla konuşuyormuş kız :) Biraz onunla muhabbet ettik, ya hepsi büyük olduğu için kendimi liseli hissediyorum burada. Gülme bana, garipsiyorum işte ne yapayım. Ama hepsi yok henüz bayramdan sonra göreceğiz nasıl olacağını.
 Ya adalet mi millet bayramdan sonra gidecek, ben şimdi geldim. İşin yoksa bayram diye git bir daha gel oof.
  Yurt çok güzel, otel gibi. Bahçesi falan yemyeşil, hı unutmamak lazım mezarlığı da çok cici :)
Ya ben arkadaşlarımı çok özlüyorum eşşekler gibi özlüyorum hem de. Sanki kapı açılıp onlar gelecekmiş gibi. Ay ne güzel olurdu bir arada olsaydık. En yakın arkadaşım Giresun'da. Arada onu gazlıyorum, çok çalış buraya daha yakına gel diye. Ay inşallah gelir be sen de dua et.
    Canım nasıl çiğ köfte çekiyor biliyor musun keşke olsaydı şimdi ya...
Üniversiteye gideceklere tavsiye 1: İlk izlenim çok önemli dostum. Aradan yıllar da geçse hep o insanı ilk gördüğün an aklında kalıyor. Komik bir şekilde de yakalanma alay konusu olursun sen böyle yapıyordun diye. Okul bitene kadar dalga geçerler.
Tavsiye 2: Keşfetmekten korkma. Hele de benim gibi bilmediğin bir şehirdeysen gez toz her yerini. Böylece kendini daha çok oraya ait hissedeceksin.
 Tavsiye 3:Psikolojik olarak kendini hazırla gitmeden, inan sonra çok yadırgarsın...















10 Eylül 2015 Perşembe

İŞTE GİDİYORUM BİR ŞEY DEMEDEN...






3 ay geçti, her şey bitti ve ben yarın gidiyorum. Bu zaman geçerken çok acı çektim, ne bileyim hayatımın en berbat günleriydi ama sonunda sağ salim çıktım.
  Biliyor musun ben hala inanamıyorum gideceğime, sanki yarın gitmeyeceğim. Hatta bu evden hiç gitmeyecekmişim gibi... Şu yaz tatili boyunca çok istedim buralardan gitmeyi, çok düşündüm ama yapamadım. Şimdiyse tüm olup biten geride kaldı ve ben yarın gidiyorum...
 Bu böyledir işte, her alıştığın yerden koparsın, her şeyin bir sonu vardır iyi veya kötü. Zaten mutluysan çabuk geçer, mutsuzsan sonu gelmez. Yani bize öyle geliyor aslında zaman hep aynı hızında geçip gidiyor.
  Yıllar önce 8 Eylül'de gitmiştim kayıt için okuluma. Tüm ayrıntılarıyla hatırlıyorum anlatabilirim ama gel gelelim üstünden 4 sene geçmiş be. Böyle söyleyince de kendimi çok yaşlı hissettim :)
  Yarın yeni bir hayata gidiyorum. Çok karmaşık duygular içindeyim ne hissedeceğimi bilemiyorum. Bir yandan mutluyum, buradan gideceğim. Bir yandan mutsuzum, liseyi çok özlüyorum gerçi o kadar dengesiz bir ruh halim var ki 2 dakikada fikrim değişiyor. Bak şimdi sabaha kadar elli kere vazgeçip kendimi ikna edeceğim ama sonunda gideceğim biliyorum. Gidiyorum ama neye gidiyorum, odamdakiler nasıl acaba... Merak ettiğim, korktuğum çok fazla şey var.
  Eşyalarımı topladım. Bu işten nefret ediyorum yemin olsun. Bir kere yorucu, her şeyi düşünmek zorundasın falan. Başkası benim yerime yapsa daha iyi olurdu ya neyse artık.
  Hayatımın rayına oturduğunu hissediyorum. Amaçsız değilim, rüzgarın estiği yöne gitmiyorum. Bir hedefe doğru ilerliyorum, yapacak bir işim olacak boş boş durmayacağım.
   3 ay oldu... Okulun kapanmasının üstünden artık daha olgun, daha güçlü, daha farklı bir insan oldum. Yazmayacaktım ama daha kilolu oldum ya kilo almışım bugün yıkım yaşadım yani. Ben yatıp kalkıp hayvanlar gibi yemişim lan az daha olsam kurbanda beni kesin diyeceğim yani of.
  Uykum geldi hem vedalar kısa olur canım :) Tabi bu bir veda değil sadece burada yazdığım son yazım. Artık maceraya başka bir şehirde devam edeceğiz ve emin ol yazacak daha fazla şeyim olacak. Ben inanıyorum sen de inan ulen :)
  Hoşça kalın tüm veda edilecekler ama vedalar da doğru değil...

9 Eylül 2015 Çarşamba

VEDALAR DOĞRU DEĞİL


   Gideceğim yer neresi olursa olsun bavul hazırlamayı hiç sevmiyorum. Ama bu psikolojik bir şey, bavul görünce bile kötü oluyorum nedense sevmiyorum işte.
 Bugün de yavaştan toplanmaya başlayayım dedim o lanet bavulu koydum odanın ortasına. Elime attığım her eşyada daha kötü oluyorum sanki onların hepsi anı ve onlara dokunamam. Yıkamak bile istemiyorum kimini oraların kokusu var diye... Bu koku olayı diğer her şeyden çok etkiliyor. Başka bir şeyde o kadar değil ama bir koku direk o ana alıp götürüyor beni. Mesela bugün kremimi kokladım sınıfça sürer hepimiz aynı kokardık veya krem isteyen bana gelirdi falan :) O anlara gittim bir ağlamaya başladım... Şarkılar da birebir bu konularda. Bir de bavul toplarken başta sessiz sakin topluyordum sonra içimdeki arabesk damarım, arabesk şarkılar açtırdı bana. Kendimi kesesim geldi orada. Neyi elime alsam daha kötü oluyorum. Ben de bugünün işini yarına bıraktım yarısını topladım çıktım. Sonra dışarı çıktık pastaneye girdik ne görsem canım çekiyor. İçimdeki açlığı hiçbir şey durduramadıysa tabi :) 
  




  Eve geldim, beni mutlu edecek başka bir şey olamazdı işte. Yavru bir kedi evin önündeki ağaca çıkmış, inememiş miyavlıyor. Onu indirdim yemek, su verdim ama avluya sokmadım başta. Bu kedi bir inatçı çıktı, ikinci katın penceresine çıktı asmadan tırmanıp. Annem evin içine sokmadığından o kadar içeri alamadım şimdi uyuyor bahçede. Akşam aşağı indim yanına, kucağıma yattı şebeklikler yaptı bana gel de sevme yani :) Küçükken de aynı onun gibi bir kedim vardı, nankör kendine alıştırıp yan komşuya kaçmıştı çok üzülmüştüm. Yolda görünce pis pis bakmıştım ona çocuktum ne yapalım :)
  



 Yaz bitmiş yarından sonra gidiyorum kedi anca geldi... 
Bugün dizi izliyorum kadın adamdan boşanıp başkasıyla evlenecek. Adam gelip nikahı basıyor sonra biri onu vuruyor silahla. Kız vazgeçip adama dönüyor, araları düzeliyor. Şimdi mantık açısından düşünürsek değerini anlamak için o adamın yaralanması mı gerekiyordu. Peki ya ölseydi biz neden böyleyiz, niye kıymetini kaybedince anlıyoruz, neden ellerimizden kayıp gidince geri istiyoruz??? İlla ölecek gidecek kaybedeceğiz sonra vay efendim kıymetini bilemedim.. Bilemiyoruz tabi yanımızdayken sevdiğimizi söylemeyip gidince keşke söyleseydim diyoruz. Ne boktan bir kural yaa.
Birinde de adam abisiyle küs, yıllar sonra hesaplaşıyorlar birbirlerine tokat atıyorlar hatta. Abisi ben çok hastayım ölüyorum deyince sarılıp barışıyorlar. Ulen daha az önce tokat attın sen ölümü duyunca gidip sarılıyorsun :) 
   Şimdi bavul toplamak ölüm şu biten kaybettiğim yaz tatilimi geri istiyorum. Evet evde çok sıkıldım öldüm bittim geberdim sıkıntıdan ama biten şeyleri sevmiyorum işte be. Çünkü kendimi hayallerime ihanet etmiş gibi hissediyorum. İnsanlar nereyi kazandın dediğinde hayalimdekinden başka bir bölüm söylüyorum ve sırf bu yüzden becerememekten çok korkuyorum. düşünsene beceremeyip gelip evde oturmak ne kadar hoş geliyor kulağa...
  Bilmiyorum kafamda bir sürü şey var ve bunlar beni gerçekten boğuyor. Her gün her gece kabus görüyorum ya bağırmaya çalışıyorum yardım isteyemiyorum ya üç harfliler falan ama sürekli kan ter içinde zorla uyanıyorum. Her gece dua ederken hatim indiriyorum nerdeyse ama o kabuslar peşimi bırakmıyor. Kronik depresyona yakalandım bence ben. 
  Yine bir bavul yine bir yolculuk... Hani hep her şeyi herkesi geride bırakıp gitmek istiyordum ya işte fırsat! Bunu yapabileceğim sonunda, kimseyi tanımadığım bilmediğim bir şehir, yepyeni bir sayfa, sil baştan... Her şeye en başından başlayacağım sadece bu düşündüğüm kadar kolay bir şey değilmiş. 






















8 Eylül 2015 Salı

BULUTLARIN ÜSTÜ


  Bulutların üstünde yaşamak isterdim. Kimsenin olmadığı, yumuşacık, huzur dolu bulutlarda... Aşağıdan bakınca çok güzel gözükmüyorlar mı? Küçükken onlara dokunmak isterdim, şimdiyse orada yaşamak istiyorum. Sanki orada özgürlük varmış, hiç dert yokmuş gibi geliyor bana.
  Dün hazırlık sınıfı için seviye tespit sınavına gittim. Ay var ya motoru bir bozmuşum resmen acı çekiyorum, kıvranıyorum. Bir de o halde sınava girdim. Halim viran yani... Okulun önü aynı Ygs Lys var gibi kalabalık, aileler falan da var. Geç kalma korkusuyla çıktık evden, 2 dakikada bir saati soruyorum. Başkası bana yapsa ikinci soruşunda çakarım ağzının üstüne. Saat 10' da girdim 11' de çıktım. Ama İngilizce çalışa çalışa Almanca'yı unutmuşum. Asıl bomba sınıfta duran o iki kadındaydı. Biri var öyle bir Almanca konuşuyor ki en başta hangi dili konuştuğunu idrak edemiyorsun. Sınava girenlerin arasında bir çocuk daha var kadınla konuşuyorlar ama hiçbir şey anlayamıyorum. Orada bize küfür falan etseler bilmiyorum o kadar. Sanki çocuk annesinin karnındayken almışlar bunu, gel sana almanca öğreteceğiz demişler gibi şakıyor velet. Onu orada milletin psikolojisini bozsun diye mi koymuşlar anlamadım.
  İlk kayıtta öğrenci belgemi vermemişler. Sonra gittim onu aldım adam verdi git bilmeme nereye mühürlet dedi. O sıçtığımın mühürünü niye başkası atıyor, beni niye uğraştırıyorsunuz abi? Onu da yaptım işim bitti böyle üniversitede yürüyorum falan ama hiç içime sinmiyor. Niye buradayım ben diyorum her adım atışımda. Hani olur ya ben burayı biliyorum, tanıyorum, sanki gelmiş gibiyim dersin. Ha işte o burası için hiç olmadı bende. Yabancıyım buraya hiçbir yerini de görmüş gibi değilim. Zaten her an vazgeçecek gibiyim... Sonra Muğla'da yürüyoruz her şey bana Bayındır'ı hatırlatıyor ama her şey bak en ufak bir şeyde orayı daha çok özlüyorum. Orada esnafı bile tanırdım diyorum burada o kadar çok her şeyi büyük ki... Gözlerim doluyor benim ne işim var burada diyorum burası neresi...
  Burayı bu kadar yadırgamamın sebebi de eskiyi özlüyor oluşum. Hem de çok özlüyorum. Bu yetmezmiş gibi başka bir yere alışmam lazım, ağır gelen bu.
 Ben boğa burcuyum. Her şeyin aynı yerde olmasını, olduğu gibi kalmasını isterim. Mesela ben bu çiğ köfteyi buraya koyuyorsam burada kalacak :) Bir eşyanın yerinin değişmesini istemezken yaşadığım şehri değiştirmek bana neden ağır geliyor anla işte.
  Lisedeyken bir sürü kuralımız vardı. Kimisi şikayetçiydi bundan ortaokul gibiyiz diye. Ben memnundum böyle oluşundan bazı kurallar düzeni sağlar çünkü. Zaten 4 yılını okulu beğenmeyerek geçiren çok insan oldu ama bitirdiler gittiler. o kadar çene yapacak ne varsa işte.
   Özgürlük istiyorum ya ben. Kendimi bildim bileli okuyorum. Biz ne zaman hayatımızı yaşayacağız hep bir zorunluluk içindeyiz. Madem gelip geçici bir dünyada yaşıyoruz ne diye onca yıl okuyoruz...
  Fazla insan okumasın diye işi zorlaştırıp uzatıyorlar ama biz de inat ediyoruz bunda.
Bulutlara çıkmak istiyorum oradan hiç inmemek istiyorum. Mecbur olduğum bir hayatı yaşamak istemiyorum. Bunu hep mi rüyamda yapmam gerek?



















6 Eylül 2015 Pazar

SEVMEK YA DA SEVMEMEK, İŞTE BÜTÜN MESELE BU




  Ne kadar da istekliyiz bizi sevmeyeni sevmeye, özlemeyeni özlemeye, haketmeyene çok değer vermeye... Hani efsane aşkları anlatırlar ya, sanki o zaman başka bir dünya varmış, gerçek aşkın olduğu saf temiz bir dünya ...Eskiden yaşayan insanlarla öldü belki de, şu an milyonlarca insan olmayan bir şeyi arıyordur.
  Kimisini sevsek haberi bile yoktur, kimisinin de haberi vardır ama umrunda değildir ve biz insanlar ne de meraklıyız kalbimizi kıranı çok sevmeye. Evet sevdiğimiz kalbimizi kırabilir ama buna istemeden müsaade edebiliyoruz. Sonra da canımızın acısından kıvranabiliyoruz... Zaten sevilmeyen can yakamaz ki. Şu dünyadaki en büyük adaletsizliklerden biri en çok mutlu edenle en çok üzenin aynı insan olmasıdır.
Öyle saçma bir dünyada yaşıyoruz diye her sevgi karşılıklı değil. Mesela ben çiğ köfteyi seviyorum diye o da beni sevmek zorunda değil ya :) Bence seçme şansımız olmalıydı, onu seveyim bunu sevmeyeyim diye. İçimize laf anlatabilmeliydik, bu kadar gelişine yaşamamalıydık.
   Bazı insanlar var hayatını sosyal medyada yaşıyor, bokuna kadar yazıyor mesela onları sevmeyelim. Biz onun yediği bokları görmek zorundayız. Azcık gizemli ol, bu devirde bir insanı merak ediyorsan bak hesaplarına 40 yıllık tanıyormuş gibi olursun. Hayır yani ben de yapıyorum ama içimde olan her şeyi yazmıyorum. Böyle insanları sevmiyorum mesela bir de sürekli sevgilisiyle, nişanlısıyla, eşiyle fotoğraf koyanlar var. Aramızda kalsın sırf bu yüzden sildiğim insanlar oldu :) Tabi sonra bazıları ayrıldı :) Ama bu da saçma ya insanların gözüne sokma, biz mutluyuz görün, inanın amacı vardır ya da onsuz fotoğrafı olmasın istiyordur. Ne yapayım ben onları görüp, işte biz mutluyuz, kıskanan kıçım gibi olsunları gördükçe elimde olmadan sövüyorum, Zaten her şeye tepki olarak söven bir insanım onlar da beni körüklüyor. Mutluysan mutlusun kardeşim çok da tın yani, hı olan var olmayan var kısmına hiç girmiyorum.
  Öyle çüküm yaşıyoruz işte sen seviyorsun, o sevmiyor, sen sevmiyorsun o seviyor. Birlikte mutlu olan yok mu, tabi ki var ama onlar da bir zaman sonra bıkıyor. Düşünsene sabah akşam sürekli aynı insanı görüyorsun ıyk yani...
  Bana canlı bir şey sevme hakkı vermediler ben de çiğ köfteyi sevdim. Ha elimde olsa onu insana klonlayıp evlenirdim ayrı mesele :) Çok seviyorum ne yapayım...

5 Eylül 2015 Cumartesi

YAZ TATİLİMİ VERİN BANAAAA

    


   12 Haziran'da babamlar beni yurttan eşyalarımla aldığı zaman onlara bir şey söylemiştim: Bu yaz tatili çok zor geçebilir her şeye hazırlıklı olun... Yani bu sadece ihtimaldi ama bu derece olacağını cidden tahmin edemezdim. Belki her şey ilk tercihte son bulsaydı böyle olmazdı. Denize gitmek dışında tatil yapamadım. Piyasada beklenecek ne varsa onun sonucunu bekledim, yurt hariç tabi. Ona başvuramadım ek yerleştirme olduğu için daha başvurunun ne zaman başlayacağı belli değil. Bir de onun stresini çekemeyecektim, şükür ki kalacak yerim var. 
   Bu yaz bilmem kaç yıl büyüdüm ben. Gerçekten kaç yıl bilmiyorum... Ne bileyim yalnız kaldım, ciğerlerim sökülene kadar ağladım, kabuslarla uyudum uyandım, evden dışarı hiç çıkmadım, yazın yaparım dediğim ne varsa ya hiç yapmadım ya da yarım bıraktım... Yani bu yaz benim ağzıma sıçtı! 18 yaşında geçirdiğim yaz tatilim olmadı, başa alsak ya... Tüm hayallerimi, planlarımı gerçekleştirsem falan... Ha en çok yaptığım şey uyumak oldu yapacak bir işim olmadığından. 
  Şimdiyse sonuçlar açıklandı, ben iki hafta bile olmadan gideceğim, haftaya cuma oradayım işte. 
 Şimdi düşünüyorum ben ilkokulu da çok özlüyorum :) Çocuktuk ya teneffüste toplanır oyun kurardık. Bir arkadaşım sakızı çok seviyor diye hep sakız alırdım, öğle araları limonlu soda içerdik. Bak hep yenilip içilen şeyler aklıma geliyor :) Boğa burcuyum anacım ne yapayım mutluluğum, her bir şeyim boğazımdan geçiyor. Küsünce bana çikolata alsan barışırım :))
  O zaman da lise için böyleydim ama nasıl desem farklıydı, küçüktüm işte. Ben büyüdüm, sorunlarım, dertlerim büyüdü. Hayat daha zor sanki, o zamanları hatırlıyorum da ilk  geceden 40 yıllık dost gibi olmuştuk. Okulun ilk günü herkes birbirine yabancıyken biz sıkı fıkıydık. Keşke şimdi de öyle olsa her şey güzel olsa... Lisede okul yeni açıldığı için 60 kişiciktik, okulumuz küçüktü, herkes birbirini tanırdı. bir araba görsek kim diye bakardık, yabancıya alışkın olmadığımızdan sonuçta okul tarlalarla çevrili :) 
  Babaannemi kaybettikten sonra çok kötü günler geçirdim, aklım başımda olarak ilk defa bir sevdiğimi kaybetmiştim, adaşım ölmüştü... Baş ağrısı migren gibi tutuyordu kafayı yiyecek gibi oluyordum. Bir kere tansiyonum fırladı falan, okulda adım sulugöze çıkmıştı ki öyle dediklerini ben kendi kulaklarımla da duyuyordum. Sonra bu imaj adını gülen kız olarak değiştirdi çünkü o ağrılarla krizlerle yaşamayı, kontrol etmeyi öğrendim. Kimse anlamasın diye oturur beklerdim normale dönmeyi, tuvalete saklanırdım bazen. Hepsini geride bıraktım, okul müdürümü müdür yardımcımı oradaki ailem gibi çok sevdim... Sadece bitsin istemezdim, sonları hiç sevmem okulun sonunu, çiğ köftenin sonunu...
   Daha da büyüdüm, büyüdük başka bir maceraya doğru yaklaşıyoruz. inşallah benim durumumda olan herkes için de hayırlısı olur. Kendimi alıştırmaya çalışıyorum ne yapayım, her insan mutlu olmayı hak ediyor diye düşünüyorum. 
   Ya o değil de bekarlık sultanlıktır diyen, evlenip ne yapayım, evlilik bana göre değil diyen herkes yani tüm idollerim evleniyor. Bu nasıl iş lan, yani ben onlara bakıp örnek alıyordum, güveniyordum şimdi pat pat evleniyorlar. Bu yaz en çok olan şey düğün anasını satayım. Her gece müzik sesinden uyuyamıyorum. Bir de onlara küfür ediyorum ne var yani evlenecek. Benim için gelin arabası değil cenaze arabası o süsledikleri. Değer mi ulen... Ya da ben yalnızlığa alıştığımdan bana fazla geliyor insanlar, az insan çok huzur be! 
  Hayatta isteyip de yapamadığım şeylerden biri şu zamanı geri almak. Ha öyle bir şansımız olsa mesela diyeceğim ki 3 ay alayım yazımı yaşayayım. Ama sonra liseyi özleyip yine geri almak isterim... Yok şu zaman bu zaman derken işin bokunu çıkarırım.
  Ben ilk doğduğumda ağlamamışım suyun içinde çok kaldığımdan ölü doğdum sanmışlar. O zamana dönüp hiç ağlamamayı isterdim, çünkü o zaman verdik hayat boyu ağlayacağımızın sinyallerini. 

2 Eylül 2015 Çarşamba

AĞLAYA AĞLAYA...

 


  Neler oluyor lan bana? Anlayan varsa buraya gelsin, sanırım kafayı yemek üzereyim. 
Ben okulumu çok özlüyorum... Böyle köpek gibi özlüyorum, her adımını, her köşesini, havasını, suyunu, tuvaletini bile özlüyorum lan daha ne diyeyim. Arkadaşlarımı, öğretmenlerimi, her şeyi çok özlüyorum. Beni boğan Bayındır'ı bile özlüyorum. Zor olacağını biliyordum ama bu kadar zor olacağını bilmiyordum.
   Ya telefonumda fotoğraflara bakıyorum, bu fotoğraf okul kapanmadan önce çekilmişti diye hıçkıra hıçkıra ağlayasım geliyor. Gece uyumak üzereyim, gözümü kapatıyorum kendimi yurtta yatağımda yatıyormuş gibi hayal ediyorum. İçime anlamsız bir huzur doluyor yemin ederim. O hayalden çıkmayı hiç istemiyorum. Bir şey olsun ya lise 5 yıl desinler, hadi hepiniz geri gelin diye çağırsınlar bizi. Her işimizi zorlaştıran devlet yapsın ya bunu. Hayır yani toplasan 10 tane insan yok orada sevdiğim ama o kadarı yetiyor beni bu hale getirmeye. Özlemek diye bir şey olmasın ya özlediğimiz insanın yanına ışınlanabilelim anında valla böyle fena oluyorum... 
   Bugün saçma sapalak bir şeye kahkahayla gülüyordum ama kıçımı yırtarcasına gülüyorum böyle. Sonra bir başladım ağlamaya hıçkıra hıçkıra... Kahkahayla hıçkırık birbirine karışmış vaziyette hem gülüyorum hem ağlıyorum. Filmde dramatik bir sahnede açıyorum muslukları. Halimi görsen acırsın bak. 
  Kendimi ruhen üniversiteye gidecekmiş gibi hissetmiyorum, hazır değilim. Belki de liseyi özlemenin verdiği bir şey. Oradan başka bir yere gitmek istemiyorum. Beni üniversiteden soğutan o yüzden içim böyle bir garip. Ne yani diyorum okul açılınca ben yine liseye gitmeyecek miyim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir yere mi gideceğim? Var ya sırf bu geçişler, değişiklikler yüzünden kendini öldüren var mıdır acaba??? Diyeceksin ki malsın üniversite kazanmışsın, her şey tıkırında gidiyorsun daha ne... Haklısın ama ben de bilmiyorum ki neden böyle olduğumu manyağım orası kesin ancak kontrol edemiyorum. 
  Kendimi tutup neler oluyor sana diye sarsmak istiyorum. Biri beni psikolojik olarak hazırlayabilir mi?
Bir de orada kayıt için gittiğimde millete çok sinir oldum. Çemkirene, yanlış yer tarif edene, beni uğraştıran herkese... Günde on milyon kez vazgeçiyorum, sonra saçmaladığımın farkına varıyorum of. Kimi görsem diyorum ki onun yerinde ben olayım ama yeter ki ben ben olmayayım, sen düşün yani. 
  Yoğurdu fazla kaçırdım uykum geldi ya. Ay yine ağlıyorum bak gözyaşı kalmadı bana da acıyın ama bu kesmiyor beni. Bağıra çağıra, böğüre böğüre ağlamak istiyorum. Şimdi bana kaybolan yıllarımı verin ulen. Filmi başa alalım ya lütfen her şeyi başa alıp yeniden yaşayalım. Hiç mi şansım yok ay fena oluyorum, Ben gideyim biraz daha ağlayayım 
 Hani bu dünyada her şeyin çaresi vardı? Zamanı geri almak istiyorum yok mudur çaresi :(

1 Eylül 2015 Salı

KİM ARAR SÖYLE KİM ARAR




 Bazen bazı insanları tutup öldüresim geliyor ancak şaşılacak derecede sabırlıyım ki bir şey yapmıyorum.
  Bu söyleyeceğim zaman zaman sende de oluyordur buna eminim ama benim bir takıntım var. Aslında zamanla oluşuyor bu, ilk mesaj atan ya da hep mesaj atan taraf olmayı sevmiyorum. Ya bu kim olursa olsun, canımdan çok sevdiğim, kardeşim diyebileceğim insan da olsa böyle olmasını istemiyorum. Var böyleleri. Yakınız, konuşuyoruz, dertleşiyoruz ama hep ben arıyorum. Hep ben mesaj atıyorum. Konuşmak istemiyor diyeceğim bunu pek hissetmiyorum ama neden hep ben onu anlamıyorum işte.
   Artık çekildim ya köşeme, bir insan bir insanla görüşmek istiyorsa zaten bir yolunu bulur. Ben değer veriyorum, gösteriyorum ama karşı taraftan göremeyince bende de bitiyor. Ha kimseye kendimi zorla sevdiremem o kadar manyak değilim. Bundan sonra arayanı ararım, mesaj atana mesaj atarım, pıçaklanması gerekeni pıçaklarım arkadaş!
   Ara sıra ne düşünüyorum biliyor musun, sanki hepimiz başka birinin hayatını yaşıyoruz. Gün gelecek her işimiz boşa gidecek. Mesela sanki üniversiteye gidecek olan ben değilim, başkasının hayali oraya gitmek ben de onu yerine getireceğim gibi geliyor. Okul açılacak ve biz yine Bayındır'a gideceğiz. Oraya da alışınca kopmak zor olacak, onu ben de biliyorum bebeğim. Ama alışana kadar ne olacak, nasıl olacak, oda arkadaşım belki bir manyak çıkıp beni kesecek... Tamam son dediğim pek imkanlı gözükmüyor ama hayat yani bu, insanın başına her şey gelebilir. Bana kalsa hayalimi biliyorsun. Alayım bir pisi, birlikte ev tutup yaşayıp gidelim. Bu ilk yıl pek mümkün gözükmüyor, ikinci yıl düşünürüz.
  Ya o değil böyle yaşadığı yerde üniversiteye gidecek olanlar var abi. Ben bu işi anlamıyorum. Ben lisede de yurtta kaldım ancak benim yaşadığım yerde öyle bir şansım yok. Üniversite için de anasının gözüne gideceğim. Düşünüyorum vaz mı geçsem diye ama yurda verdiğimiz parayı düşününce yanar diyorum. Bir de her nedense içimde bir hüzün... Alıştıramadım kendimi ulen! Nasıl yani diyorum kurtuluyor muyum bu evden, bu şehirden, bu duvarlar gelmeyecek mi artık üstüme?
Bazen ne istiyorum biliyor musun? Zamanı geri almak, pardon bunu hep istiyordum. Bazen ileri almayı istiyorum. 10 yıl falan geçsin, benim de sonumun ne bok olacağı belli olsun. Mesela evlenmek istemiyorum ya, acaba 10 sene sonra akli dengemi yitirip evlenmiş olacak mıyım? Ay konusunu açınca bile daralıyorum, Allah'ım ne olur evlendirme beni...


 Gidiyorum be, özgürlüğe gidiyorum, bilinmezliğe gidiyorum. belki de bir uçuruma gidiyorum. Bir yere gidiyorum ama neresi ben de bilmiyorum. Kesin bildiğim bir şey var şu arayıp sormayanları Allah bildiği gibi yapsın emi. Beni bu kadar sinir ettiler yani. Lise arkadaşlıkları başkasına benzemez, lise şöyle güzeldir, lise şöyle iyidir, lise şöyle boktur kim dediyse bunları, büyük bir zevkle ağızlarına sıçarım. Hani ya kaç kişiyle görüşüyorum doğru düzgün.  Bakalım... Hiç bilmediğim bir hayat, hiç bilmediğim bir yer beni bekliyor. Umarım liseye benzemez. Tabi benzemez lan bizim okulumuz kutu kadardı, herkes birbirini tanırdı, aile gibiydik. Acaba rektörle 5 yıl boyunca kaç kez konuşabileceğim :)
Lisedeyken, önce okul ne zaman kapanacak diye gün sayardım. Sonra okul ne zaman açılacak diye gün saymaya başladım :)
 Şimdiyse ne halt yediğimi  inan ben de bilmiyorum.