Öğle saatleri benim için sabah saatlerine denk, çünkü ben genel olarak öğlen uyanıyorum. Tabi öğleye kadar on milyon kez uyanıp geri uyuyorum.
Öncelikle kuşumuz sağ olsun güzel çenesiyle sabahın köründe beni uyandırıyor. Hatta bu sabah baktım saat 7' ye geliyor, kuş da uyuyordu. Bir 'oh' çektim uyuyabileceğim diye. Sanki beni duymuş gibi o çenesini bir açtı beş sokak öteden duyulur yani öyle bir ses. Sanırsın boğazını sıkıyorlar hayvanın, ona söve söve kalkıp yattığım yeri değiştiriyorum. Ara ara uyanarak uyumaya devam ediyorum. Hiçbir zaman uyanır uyanmaz kalkmam zaten çok nadirdir. Önce bir etrafımı incelerim, sosyal medyada geceden beri kim ne yapmış bakarım.
Saat 12' ye gelmiş bazen o saatte kalkıyorum bazen de ne yapacağım şimdi kalkıp da diyorum devam ediyorum. Kalkınca bir şey yemek istemiyorum, kahvaltı ne gereksiz bir öğün ya. Ben uyanıyorum ama midem çok sonra uyanıyor. O yüzden de sabah yemeyi gereksiz buluyorum yani. Sonra kahve yapıyorum kendime, evdekiler çoktan içmiş oluyor çünkü. Daha sonra televizyonu açıyorum mutlaka izleyecek bir şeyler buluyorum, kahve falını yollayıp onu bekliyorum. Sıkılıyorum sıkılıyorum sıkılıyorum... İnsanlara sinir oluyorum, onları nasıl öldüreceğimi planlıyorum vazgeçiyorum değmez diye. Kendimi öldürmeyi düşünüyorum ona da cesaret edemiyorum. Ha buzdolabını açıp içindeki her şeyle bakışıp geri kapatıyorum, zevk meselesi. Tabi evde birileriyle mutlaka tartışıyorum ona üzülüp bazen ağlarım. Ama tek o an için değil, her şey için ağlamayı ihmal etmem. Geçmişi hatalarımı, kötü zamanları düşünüp bir de kendime söverim. Bu ben değilim diyorum sonra yine sıkılıyorum....
İki üç arkadaşım var doğru düzgün görüştüğüm. Onlarla yazışır dertleşirim, beni rahatlatan bir o var zaten. Bir günün içinde üniversiteyi de düşünmeyi unutmam, olur mu hiç benden bahsediyoruz burada.
Derken akşam oluyor yemek yiyoruz. Yaz dizileri işte her gün bir tane mutlaka oluyor onları izliyoruz. Kahve, çay içiyoruz. Normal insanların yatma, benim takılma saatim geliyor. İnternet'te gezinirim yine sıkılırım, yatarım uyuyamam düşünmekten.
Saat 1 olur uykum geliyor ama düşüncelerim beni uyutmuyor. O düşünceler gidip cinayet işliyor beni, başkalarını öldürüyor.
Saat 2 bugün keşke bunu yapmasaydım, şunu da söyleseydim, hata ettim oluyor...
Saat 3 yaşadığım günlerin kıymetini bilemedim, beni üzen insanları neden tepeme çıkardım, çok malım.
Saat 4 zihnimi boşaltıp uyumalıyım, böyle nereye kadar...?
En son saat 4' de bakıyorum sonra da uyumaya çalışıyorum. Bu saatler yatakta dönme turu atarak, onu bunu düşünerek geçiyor ama son 2 gündür yorgun olduğumdan erken uyuyorum. 1:30-2:00 gibi yani o da benim erkenim napayım...
Bir şeylerin ucundan tutayım şunu yapayım olayı bende olmuyor. Bir kere gücüm yok iki adım bir yere gitsek 10 km yürütmüşler gibi her yanım ağrıyor. Saman çuvalı gibi kendimi atıyorum. Arada çiğ köfte krizim tutuyor tabi yemeden içim rahat etmiyor. Hobilerim arasında annemle, kardeşimle zıtlaşıp tartışmak, yatmak, uyumak, televizyon izlemek, yatmak, arada kitap okumak, uyumak, müzik dinleyip efkarlanmak, yatmak var :) Genelde hepsini yaparken de yatıyorum zaten :):)
Benim için bir gün, 2 aydır böyle işte. Öyle resim çizmiyorum yani hobi deyince. Tabi beni üzen insanları işkence ederek öldürme yöntemleri üzerine kitap yazacak bir de film çekecek hale geldim düşüne düşüne. Bazen tatile giden eğlenen insanların fotoğraflarını görüp onlara da küfür etmeyi ihmal etmiyorum. Kendime acı çektirmeyi seviyorum, çiğ köfte mesela giriş ayrı acı çıkış ayrı acı :) Dondurma da midemi söküyorlarmış gibi ağrıtıyor karnımı.
Ama gündüz taş da taşısam kafamı yastığa koyar koymaz uyuyamam, en az 1 saat sürer uykuya dalmam. Geç yatan insanlar daha zeki oluyormuş canım :)
Benim için bir gün böyle, bu kadar işte. Monotonluk öldürseydi şimdiye kalmazdım ben biliyorsun değil mi?
Öncelikle kuşumuz sağ olsun güzel çenesiyle sabahın köründe beni uyandırıyor. Hatta bu sabah baktım saat 7' ye geliyor, kuş da uyuyordu. Bir 'oh' çektim uyuyabileceğim diye. Sanki beni duymuş gibi o çenesini bir açtı beş sokak öteden duyulur yani öyle bir ses. Sanırsın boğazını sıkıyorlar hayvanın, ona söve söve kalkıp yattığım yeri değiştiriyorum. Ara ara uyanarak uyumaya devam ediyorum. Hiçbir zaman uyanır uyanmaz kalkmam zaten çok nadirdir. Önce bir etrafımı incelerim, sosyal medyada geceden beri kim ne yapmış bakarım.
Saat 12' ye gelmiş bazen o saatte kalkıyorum bazen de ne yapacağım şimdi kalkıp da diyorum devam ediyorum. Kalkınca bir şey yemek istemiyorum, kahvaltı ne gereksiz bir öğün ya. Ben uyanıyorum ama midem çok sonra uyanıyor. O yüzden de sabah yemeyi gereksiz buluyorum yani. Sonra kahve yapıyorum kendime, evdekiler çoktan içmiş oluyor çünkü. Daha sonra televizyonu açıyorum mutlaka izleyecek bir şeyler buluyorum, kahve falını yollayıp onu bekliyorum. Sıkılıyorum sıkılıyorum sıkılıyorum... İnsanlara sinir oluyorum, onları nasıl öldüreceğimi planlıyorum vazgeçiyorum değmez diye. Kendimi öldürmeyi düşünüyorum ona da cesaret edemiyorum. Ha buzdolabını açıp içindeki her şeyle bakışıp geri kapatıyorum, zevk meselesi. Tabi evde birileriyle mutlaka tartışıyorum ona üzülüp bazen ağlarım. Ama tek o an için değil, her şey için ağlamayı ihmal etmem. Geçmişi hatalarımı, kötü zamanları düşünüp bir de kendime söverim. Bu ben değilim diyorum sonra yine sıkılıyorum....
İki üç arkadaşım var doğru düzgün görüştüğüm. Onlarla yazışır dertleşirim, beni rahatlatan bir o var zaten. Bir günün içinde üniversiteyi de düşünmeyi unutmam, olur mu hiç benden bahsediyoruz burada.
Derken akşam oluyor yemek yiyoruz. Yaz dizileri işte her gün bir tane mutlaka oluyor onları izliyoruz. Kahve, çay içiyoruz. Normal insanların yatma, benim takılma saatim geliyor. İnternet'te gezinirim yine sıkılırım, yatarım uyuyamam düşünmekten.
Saat 1 olur uykum geliyor ama düşüncelerim beni uyutmuyor. O düşünceler gidip cinayet işliyor beni, başkalarını öldürüyor.
Saat 2 bugün keşke bunu yapmasaydım, şunu da söyleseydim, hata ettim oluyor...
Saat 3 yaşadığım günlerin kıymetini bilemedim, beni üzen insanları neden tepeme çıkardım, çok malım.
Saat 4 zihnimi boşaltıp uyumalıyım, böyle nereye kadar...?
En son saat 4' de bakıyorum sonra da uyumaya çalışıyorum. Bu saatler yatakta dönme turu atarak, onu bunu düşünerek geçiyor ama son 2 gündür yorgun olduğumdan erken uyuyorum. 1:30-2:00 gibi yani o da benim erkenim napayım...
Bir şeylerin ucundan tutayım şunu yapayım olayı bende olmuyor. Bir kere gücüm yok iki adım bir yere gitsek 10 km yürütmüşler gibi her yanım ağrıyor. Saman çuvalı gibi kendimi atıyorum. Arada çiğ köfte krizim tutuyor tabi yemeden içim rahat etmiyor. Hobilerim arasında annemle, kardeşimle zıtlaşıp tartışmak, yatmak, uyumak, televizyon izlemek, yatmak, arada kitap okumak, uyumak, müzik dinleyip efkarlanmak, yatmak var :) Genelde hepsini yaparken de yatıyorum zaten :):)
Benim için bir gün, 2 aydır böyle işte. Öyle resim çizmiyorum yani hobi deyince. Tabi beni üzen insanları işkence ederek öldürme yöntemleri üzerine kitap yazacak bir de film çekecek hale geldim düşüne düşüne. Bazen tatile giden eğlenen insanların fotoğraflarını görüp onlara da küfür etmeyi ihmal etmiyorum. Kendime acı çektirmeyi seviyorum, çiğ köfte mesela giriş ayrı acı çıkış ayrı acı :) Dondurma da midemi söküyorlarmış gibi ağrıtıyor karnımı.
Ama gündüz taş da taşısam kafamı yastığa koyar koymaz uyuyamam, en az 1 saat sürer uykuya dalmam. Geç yatan insanlar daha zeki oluyormuş canım :)
Benim için bir gün böyle, bu kadar işte. Monotonluk öldürseydi şimdiye kalmazdım ben biliyorsun değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder