22 Ekim 2015 Perşembe

ZAMAN






   Mutluyken hızlı, üzgünken yavaş geçer zaman. Mutsuzken bir an önce geçsin bitsin istersin, uzar da uzar ama mutlu olunca tutmaya çalışıp yakalayamazsın. O zaman bulutlarda olunca oradaki zaman kavramı buradakinden farklı oluyor sanırım :)
Sana yaşadığım yeri anlatayım mı kısaca? Kısa diyorum çünkü uzunca anlatılacak pek de bir şey yok. Basit bir planı ve belirgin özellikleri var. Esnafı bile öğrencileri düşünerek her şeyi kazık yapmış, sömürüyorlar bizi ve işte yağmur başladı. Bugün bütün gün gece gündüzü bir yaşadık yani. Güneş bulutların arkasından çıkmadı arada çiseledi yağmur bi harıl harıl yağdı bi durdu böyle dengesiz garip bir havası var anlayacağın. Sokakta yürürken gördüğün insanların neredeyse hepsi öğrenci. Yalnız şehir içi otobüsleri konusunda cidden gözlerim açık kalıyor. Durağın önünden geçmek için kalabalığı yardım resmen. Yürüyüş mü var ne bok varsa kaldırımı, kaldırımın önünü kaplıyorlar. Şehir içi demek iç içe insanlar demek. Ya cama yapışıyorlar ama şoför inatla yolcu alıyor. Bekleyeceksin orada birileriyle göt göte binmek için. Zaten kaza kısmına hiç girmiyorum oturanların iki katı, ayakta insan olduğu için ön camdan hepsi uçar. O yüzden yağmur da olsa çamur da olsa tercihim yürümekten yana. Hem biliyor musun zayıfladım galiba. Buna da galiba diyorum çünkü zayıflamak benim için büyük ve imkansız bir hadise. Normalde yerim çok yerim ama burada iştahım kapandı. Bazen sırf ilaç içeceğim diye, bazen de karnım gurulduyor diye yemek yiyorum. Hayır bana kalsa ağzım hiç boşta kalmasın ama  iştahım bir yerime kaçmış.
  Sinir olduğum hocalarla kanka olduk. Sınıfta sürekli iletişim halindeyiz. Hayır ben de alıştım önceden 'ay yine bana soracak konuşturacak' derken şimdi beni kaldırsın diye bekliyorum. Muhabbet ediyoruz, şakalaşıyoruz falan ders daha eğlenceli geçiyor. Bakma ben de sonradan açılıyorum, sesim çıkmaya başlıyor zaman geçtikçe rayına oturuyor yani. 1 ay önce buraya alışacağımı düşünemezken şimdi eve gidesim gelmiyor. Gerçi dışarıda yaşamaya alıştım ben. İlk defa üniversitede dışarı çıkanlar hala ağlıyor evim diye diye ben sanki 40 yıldır burada gibi oldum şimdiden.
 Şu son 1 hafta çok hızlı geçti. Öyle ki buraya bile yazamadım ya yorgunluktan ya yoğunluktan ama belki önceki kadar derdim kalmadı veya umursamıyorumdur. Hepsini geçtim bilgisayar açmaya üşeniyorum :) Şu 1 haftada ilk sınavımızı olduk, Almanca kelime artı dil bilgisinden. İlk notum 88 :) O kadar kastım strese girdim ilk olduğu için şükür ki açılışı iyi bir puanla yaptım. Haftaya da yazılı anlatım sınavı var. Türkçe düşünürsek bak buraya pat pat yazıyorum ama Almanca nasıl olacak bilemiyorum. 
Burası çok kazık ya bildiğin kazık yani ama her şey öyle. İlla o kazığı götümüze sokacaklar işte. 
  Ya geçen hafta regl denen lanet geldi buldu beni hem de önümde daha kocaman 2 hafta beklerken. Hani geç olsa sıkıntı değil hiç gelmesin hatta ama 1 ayda 2 kez çekilecek dert mi bu... Bir de çaresi yok, ota boka çözüm bulurlar geliştirirler ama şu ağrının bir ilacı yok işte. Hadi ağrı kesici aldın diyelim ama psikolojik olarak onun bir çözümü yok. Ben de her gelişinde ağlıyorum gelecek oldu artık. Ben erkek olmak istiyorum diye böğürüyorum. Lan benim erkek olduğumu düşünsene :) Yok hayal gücümün sınırlarını fazla zorlamayayım :):) Allah bilerek beni böyle yaratmış bence.  
  Geçen karşıdaki mezarlığa girdik o günden beri devamlı kabus görüyorum. Gecenin bir yarısı uyanıp duruyorum korkuyorum haliyle. Zaten ödü götünde yaşayan bir insanım.
   Şu ekim de bizim aile için lanetli yani ne varsa ekimde olmuş. Babamın anne babası, kuzenim, annemin amcası bu ayda ölmüş. O yüzden geçsin gitsin de kurtulalım, ne ekimmiş ya... 

14 Ekim 2015 Çarşamba

BAZI ŞEYLER



   Bugünlerde sürekli saçma şeyler duyuyorum duydukça da gülüyorum yani :) Geçenlerde iki kız konuşuyor, anlatışına bak olay çok kötü vah vah dersin ama bence öyle saçma ki... Neymiş efendim Merve'nin babaannesi ölmüş niye gitmiş kızın yanına. Onun kuzeni öldüğünde başın sağolsun bile dememişmiş... Sen akıl fikir ver Allah'ım ya. Bugün de oturuyorum okulda kız telefonda konuşuyor. O kız onun kuzeni miymiş neden onu öperken resmi varmış :) Hayır yani ben mi çok olgunum onlar mı çok ergen? Lan diyorum bu kızlar manyak mı, daha hiç görmeyip telefonda başlayan bir ilişkiyle aşık oluyorlar, ayrılınca da vay ben onsuz yapamam ölürüm falanlar filanlar... Ben de kızım ama böyle takıntılar nedense saçma geliyor, anlamsız buluyorum ya da iki insanın arasını bozmaya gerek görmüyorum bu gibi şeylerde. Ulan daha büyük dertler var hayatta, insanlar ölüyor, ülke yasta o gelmiş mesajımı gördü ama cevap vermedi derdinde. Bu kadar olmamalı bence. Güvenmiyorsan hiç konuşma zaten.
Ay bugün öyle yolda yürüyorum, herkes dönmüş duruyor film izler gibi aynı tarafa bakıyor. Önce baktım göremedim, sonra kafamı bi çevirdim adamın biri apartmanın çatısına çıkmış atacak kendini. Millet çıkarmış kameraya alıyor, ambulans, polis gelmiş. Çocuk attı atacak kendini, ucunda duruyor ama atmadı. Polis yakaladı bunu. O travmayı düşünsene ya bi kere ben oraya çıksam düşük tansiyonlu bir insan olduğum için saniyesinde aşağı uçardım :)
Akşama kadar ders vardı bugün, beynim ılıdı. Sürekli aynı ders, aynı hoca sıkıldım. Hatta hoca da sıkıldı bence çünkü artık o da ne dediğini bilmez gibiydi.
 Akşam sınıftakiler buluşalım dedi ama ben kendimi yurda zor attım. Hiç halim de yoktu o yüzden aldım duşumu oturdum. Birazdan da ödevlerimi yapacağım, tam emekli öğretmen oldum ben de. Bir de gidip çiçeklerle konuşursam tam olacak :)
  Köfte' yi buraya getireceğim çünkü o sürtüğü çok özlüyorum. Gözümün önünde dursun saftiriğim :)

13 Ekim 2015 Salı

İYİ BÖYLE




  Hep mi mutlu kalacaksın? Sonu gelecek biliyorsun...
Çok basit kuralları olan ama yaşaması bir o kadar zor olan bir hayatımız var. Basitten kastım seveni sev, üzeni siktir et gibi şeyler ama insanlar olarak çoğunda zorlanıyoruz.
Düşünüyorum da her gece yeni bir başlangıç kararıyla uyuyup sabah kalkınca hepsini unutuyorum. Çünkü normal halim sarhoş gibi o yüzden her sabah kendime sarhoştum hatırlamıyorum diyebiliyorum :)
 Bugün çok yoruldum ama çok güldüm :):) Hatta baya baya geberdim yani gülerken. Kızlarla gezdik dolaştık ve çok güzel bir parka gittik. Gelen geçeni, gürültüsü az olan, çimleri çok güzel olan bir park... Çimlere yattık, çekirdek çitledik, kola içtik ve yerlere yatana kadar güldük. Çünkü oradaki tavuklar bizi taciz etti :) Sürekli üstümüze yürüyorlar falan sonra arkadaşın üstüne çıktı o tavuk, bildiğin kucağında yani. Kız aldı attı üstünden arkasından da çıkarıp ayakkabısını attı. Ay yazarken bile kahkahayla gülüyorum ya :) Bu ve bunun gibi şeyler oldu, o parktan ayrılmak istemedik çok da güzel uyunacak bir yer  ama ne olduysa orada oldu. Kızların içine ben kaçtı sanırım. Tepkileri, hareketleri, konuşmaları aynı ben. İnsanları kendime benzetme konusunda çok başarılıyım. Çünkü benim gibi bir manyak kolay bulunmuyor, ben de bu yüzden etrafımdakileri kendim gibi yapıyorum :)
 Sabahları alarmdan 1 saat önce uyanıyorum. Son 1 saat de uyusam ondan bir bok anlamıyorum. Her gün uykusuzum lan devamlı esnemekten ağzım ayrılacak. Artık naber sorusuna uykuluyum diyesim geliyor. Sabahları kendime söverek uyanıyorum, tamam çok farklı bir şey değil normalden :)
  Öyle bir anda öyle bir insan gelecek ki söylediğin sözleri, düşüncelerini, nerede olduğunu unutacaksın. Rüzgarın sesi şarkı gibi gelecek ayakların yere değmeyecek içinde kelebekler uçacak... Bu tanımlar aşk için söylenir ya, masal mı acaba aşk diyorum duyunca. Şiirlere, romanlara, filmlere, şarkılara konu olan aşk cidden böyle mi acaba derdim. Ne bileyim çok imkansız geliyordu duyunca yaşamadan bilinmiyor ve biz insanlar daima yapmam dediklerimizi yapıp yaparım dediklerimizi yapmayarak yaşıyoruz. O yüzden sonumu çok merak ediyorum.
Ve kesin olarak yapmam dediğim şeyleri yapıp büyük konuştuklarımı görerek yaşıyorum.
O değil de bizim öğretmenler hasta olmuyor lan. Yani oluyor da bünyeleri mi sağlamdır nedir yine de geliyorlar derse sınıftaki hasta arkadaşlara diyorum hocaların üstüne atın mikropları diye ama 9 canlılar tabi anasını satayım.
  Buraya, arkadaşlarıma, derslere, hayatıma alıştım yani artık çok şükür her şey yolunda :)

11 Ekim 2015 Pazar

MUTLULUK



Önceden dedim ya başkasının hayatını yaşıyormuş gibi bir his var içimde diye, artık kendi hayatımı kendi mutluluğumu ve seçimlerimi yaşamak istiyorum. Geçmişe bakmadan, pişman olmadan fazla düşünmeden ve kıymetini bilerek yaşamak... Hani olur ya bir yakının ölür onunla aranda geçen tüm kötü şeyler için pişman olursun, kalanlara daha sıkı sarılırsın. Ben de eski beni öldürerek yeni bir hayata adım atmış bulunuyorum. Eskiyi öldürdüm çünkü geçmişimi çok güzel andığımı söyleyemem. Düşünsene üzülünce geçip bitmiş bir şeyi geri getirebiliyor musun? Çok özledin diye ölen bir insanı diriltebiliyor musun? Aslında bu her zaman benim kafama dank etmiyor. An geliyor mesela lan diyorum sonunda ölmeyecek miyiz? Ne diye bu kadar yaygara... Ancak bunu hep değil işte bazen diyorum :) Genelde ince ince düşünüp, bol bol üzülüp, çokça da ağladığım için bir yere kadar gidiyor. Bak şu an geçmişim için ağlamayacağımı söyleyebiliyorum kendime. Nasıl her gün aynı yemek yenmiyorsa her gün de aynı şeye ağlayamıyor, insan beyin mala bağlıyor. Yani sonrasında akan yaşlar götünden akmaya başlıyor :) Keşke bunu hep yapabilsem lan, ama artık mutlu olmanın yollarını mutlu bir adım atarak öğrenmek istiyorum. Düşünmeden, zorlamadan, kasmadan her güne ayrı değer vererek... Mantıklı olan bu azizim, her gün 24 saatimiz oluyor ve her gün de bitiyor yani nasıl geçtiğine bakmadan. Hem öyle bir durumdayım ki en kötü üzülürüm diye düşünüyorum.
  Ve yaşamaya korktuğum o mutluluk, büyük üzüntülerin ardından gelince güzel. Bir şeyin kıymetini kaybedince anladığımız gibi mutluluk da uzun zaman yaşanmayınca değerleniyor. Uzun lafın kısası hayat güzel işte :)
Yarın okul için erken kalkmak olmasa daha da güzel olacak ama neyse.
 Kedimi çok özledim lan her gün rüyama giriyor. Artık ailemi o kadar özlemiyorum çünkü daha anca  ay oluyor hayatıma gireli ve ben onunla çok zaman geçiremeden buraya geldim. Eşşekler gibi özlüyorum sonunda buraya getireceğim bence :)
Bazen bir çiğ köfte, bir insan, ufacık bir söz, çikolata mutlu olmak için gayet yeterli bir sebep :)

8 Ekim 2015 Perşembe

HAYAT DEVAM EDİYOR




Müslüm Baba candır gerisi heyecan :)
İnsan sürekli dağılıp toplanınca bağışıklık kazanıyor sanırım. Düşünsene ben gibi biri için bir üzül, bir mutlu ol... Tabi bu döngü sürekli takip edince normale dönmek kısa sürede oluyor. Vücut nasıl hastalıklara karşı bağışıklık kazanıyor benim ruhum da o hale geldi. Sürekli bir şeylere üzül, tak kafaya, düşüne düşüne delir, kendine gel sonra da alışıyorum. Her ne kadar sağı solu belli olmayan bir insan olsam da seviyorum bu hallerimi. Çünkü ben böyleyim sevmesem de kalkıp kendimi o anda değiştiremem. Hayatımdaki, karakterimdeki tüm olumsuzluklara rağmen alıştım kendime 18 senede.
Üzüldüğümde neler yapabileceğimi biliyorum mesela. Ağlayıp kendimi hırpalarım ama kalkıp karşımdakine bir şey yapmam. Düşünce gücümle az cinayet işlemedim ama :)
  Düşünmenin sınırlarını zorlayınca çoğu şeyi aklım almıyor. Bu dünyada bir şeyler olalım diye çalışıp didiniyoruz ama sonunda hepimiz öleceğiz lan. Bu düşüncemi sadece yemek konusunda uyguluyorum madem öleceğim tok öleyim :):) Ama bu ara yediğim hiçbir şeyin tadı yok. Şu karnımızın guruldama olayı olmasa onu da yemeyeceğim zaten. Bugünlerde yemediğim kadar su içiyorum çok susayınca çok su içiyorum dolayısıyla çişim geliyor. İki gündür tam da derste çişim geliyor ama ağzımdan çıkacak öyle şiddetli. Bir de mesane konusunda deneyimli bir insanım bütün gün hiç tuvalete girmemişliğim falan vardır, gel gelelim iki gündür çok fena haldeyim. Hayır sadece çişim gelse yine iyi böyle ciddi ortamlarda gülmemen gerekir ama tutamaz gülersin ya bende hem o oluyor hem çişimi tutunca gülesim geliyor. Çünkü böyle yerimde zıplıyorum falan :) Derste oluyor bunlar hoca var bilmem ne gülmemek için tutuyorum kendimi tuttukça içimdeki kahkaha atma isteğine engel olamıyorum :) Benim yüzümden yanımdakiler de yıkılıyor tabi gariplerim :):):)
  Hocalardan birine acayip kıl oluyorum o da bana oluyor bence. Çünkü sürekli benimle uğraşıyor ya bir sürü soru soruyor ben de daha anca yani herkes gibi anlıyorum ama pat diye cevap veremiyorum. Aklıma gelmiyor veya sorduğu sorular mantıksız geliyor bir şey diyemiyorum. Sonra da kötü öğrenci oluyorum Allah Allah ya. Bana kalırsa daha sorun çıkacak gibi de bakalım artık nasıl bir son bekliyor beni.
  Liseyi eskisi kadar çok özlemediğimi fark ettim. Burada her gün daha çok arkadaşım oluyor eğleniyorum gülüyorum bir de lisedeki arkadaşlarımla gün gün aramın kötüleşmesini düşünürsek gayet de mutlu olmam lazım. Azalıyorlar ya tartışıyoruz ya başka bir şey oluyor ve içimde geçmişi özleyen organlarım her geçen gün eriyip gidiyor. Ben elimden geleni yapıyorum anca bu kadar oluyor.

6 Ekim 2015 Salı

UNUT-ABİLMEK



 Hayatımda iyi veya kötü, yakın ya da uzak bir çok insan var. Kimisi yanımda ama içimiz uzak, kimisiyle çok samimiyiz mesafelerin önemi yok, kimisi de hem yanımda hem yakınımda yani. Ama bazısını bilirsin mesela okul bitince bu benle görüşmez dersin. Tabi kimin ne olacağı hiç belli olmaz.
Bir arkadaşım vardı kız bütün hayat enerjimi alıyordu. Nasıl mutsuz ediyordu anlatamam sana. Her güne bugün acaba ne derdi var, yine kim onu öldürmeye kalkacak diye uyanıyordum. Sonunda ne oldu? Hala dana gibi yaşıyor yani ne onu öldüren oldu ne başka bir şey. Ama ona sor polisiye filmi gibi entrika dolu bir hayatı vardı. Tabi onunki biraz paronoyaklıktan da kaynaklanıyordu sanki hayatındaki herkes onu öldürmeye meyilliydi. Küstük tabi sonunda nereye kadar öyle yaşayacaktım benim de kendime göre derdim sevincim oluyordu ama onun sorunları yüzünden hepsi içimde patlıyordu. Yok bunu annesine ispitlemişler geldi bütün sınıfın ortasında beni sen ispiyonladın diye dikildi tepeme, elleri belinde. Baktım kaldım öyle çünkü karşımda tescilli bir deli dikiliyordu buna ne dersin ki zaten. Sen yaptın diye gelmiş yanıma, yapmadım desem ne çare. Çok küsüp barıştık ama hayatımdaki en kötü arkadaşlıklardan biri oldu, sağlam bir tecrübeydi :)
Aslında her yıl biriyle sorun yaşadım. Bence sorun bende diyeceğim ama manyakları çeken bir mıknatıs olmaz mıyım? Neden ben yani dimi :):)
    Hep yanımda olacak, beni anlayacak, ne demek istediğimi gözümün içine bakarak çözecek bir arkadaşım olsun istedim bunca zaman. Ama neredeyse hiç olmadı bu konuda kendim gibi biri olsun da istemedim. Çünkü ben olsam benimle arkadaşlık etmezdim :) Düşünsene ne yaptığı yapacağı belli değil, mutlu sanıyorsun oturup ağlıyor, ciddi olması gereken yerde sinir bozucu şekilde gülüyor, sürekli karar değiştiriyor, bugün sevdiğinden 5 dakika sonra nefret ediveriyor falan...
  Bir de hayatımın önceden merkezindeyken şimdi hiçbir yerinde olmayanlar var. Onların vay haline ne ararım ne sorarım, ne de gidip uğraşırım. Benim için bir insan bitmişse bitmiştir öyle affetmem yani...

4 Ekim 2015 Pazar

BOŞ VER



Kablo geldi hoş geldi :)
Bir yerde okudum, bir insanın bir alışkanlığını unutması için gereken süre 21 günmüş. Bu zaman geçince artık iyileşme evresine geçiyormuşuz. Yani hayatımızdaki her şey için bu böyle. Bu bir yemek de olsa 21 gün yemeyince tadını unutuyorsun, istemiyorsun. Buradan konuyu tabi ki insanlara getireceğim :)
  Hayatımızda hiç bitmez, sonu gelmez dediğimiz ne var ne yoksa alayının bitişini görmek, kalanlar için umut vaat etmemeli değil mi? Mantıklı olan bu ama biz sanki ilk defa başımıza geliyormuş gibi yaşıyoruz, ağlıyoruz, zırlıyoruz... Ama biliyor musun artık olur olmadık ağlayasım gelmiyor. Çünkü ağlama işini fazla abartmıştım bir noktadan sonra bana da gına geldi. Zaten şimdi istesem de ağlayamıyorum.
  En son babaannem öldüğü zaman sürekli, farkında olmadan bile ağlamıştım. Sonra içimde bir yerlerin kaskatı kesildiğini gerçekten hissettim. Yani içimde neresi olduğunu bilmediğim bir yer taş gibi oldu. Bir zaman sonra da düşünmüyorsun kötü olan ne varsa. Ya da bağışıklık kazanıp alışıyorsun.
  Şu çelişki var hayatımızda: Kim götümüze tekmeyi çakıyorsa, kim ağlatıyorsa onu hastalık derecesinde seviyoruz. Adam seni ağlatıyor ama sen ağlarken bile onun için gözyaşı döküyorsun. Çelişkiye bak, beni seven insan neden üzsün birader mal mı ne...
Sahip olduğumuz her şeyin bir gün bizi terkedeceğini ya da bizim onu terkedeceğimizin bilincinde yaşamalıyız. İnsan olsun, eşya olsun sonu mutlaka var. Çiğ köftenin sonu var ya sen neden bahsediyorsun :):)
  büyüdüm galiba ben... dışım büyüyor görülmeyecek gibi değil de :) İçim de büyüyor bence bak.
 Ben de kedileri seviyorum. Eve gidince Köfte'yi burada Muhittin'i... Kediden bol ne var ki zaten :) En azından sevince yanından gitmiyor aksine gelip sürtünüyor sana ;)
Şu 21 gün olayını deneyeceğim ya gerçekten işe yarıyor mu acaba ?? Gerçi insanız alışamayacağımız şey yok yani her şey kafada başlıyor kafada bitiyor. Bunun bilen bir insan er yada geç sorunu çözer.


Büyürken de çocukluğumuzu geride bırakıyoruz mesela. Yani düşününce ağlayacak çok fazla şey var o yüzden düşünme :) Aman ya yaşa gitsin işte nasıl olsa ölmeyecek miyiz? Dünyanın da sonu var otu boku kafaya tak tak nereye kadar neyi çözer ki ? Şahsen bugüne kadar üzüldüğüm hiçbir şey için iyi ki üzülmüşüm demedim. Ne salakmışım o ağlayan gözlerime tüküreyim dedim ve illa birini seveceksem kedimi severim olur biter ;)






3 Ekim 2015 Cumartesi

ÖLDÜR BENI



 Olmayacak bi hayale kaptırdım kendimi...
Sevgi neydi? Sevgi emekti, der bir Türkan Şoray atasözü... Çünkü emek verilmeden kazanılan hiçbir şeyin kıymeti bilinmez. Çünkü emek olmadan yemek olmaz :) ne bileyim amk ya :)) Bu ara çok duygusala girmesem daha iyi zaten duygusallık da neymiş yaa ne gereksiz bir şey. Eve gelen misafirlerin hepsine sen nasılsın demek kadar saçma :)
Son günlerde mutlaka bir ağlayan oluyor ama bugün ben değildim :) Herhalde ağlayacağım organlarım çalışmıyor artık o kadar çok zorladım ki...
Bu hayatta arkadaş gazı diye bir şey var. Hele de ben o gazı alınca her şeyi yaparım bak ciddiyim bu konuda. Kendime güvenmediğim, korktuğum bir iş olsun. Sen gel beni gazla uçarak yaparım :) Test edildi onaylandı.
Giresun'a giden arkadaşım odasındaki kızla tartışmış. Ağlıyor bizimki, sizi çok arıyorum diyor :( Baktım ta anasının gözüne gidemeyeceğim için konferansa bağladım dördümüzü. O anlatıyor biz anlattığı kıza sövüyoruz gülüyoruz falan nasıl iyi geldi anlatamam. Sanki hepimiz karanlık bir odadayız öyle konuşuyormuşuz gibi geldi :) Sonuç olarak telefonu kapatırken bizimki gülüyordu, önemli olan bu ;) Beni kim güldürcek ya?...
Saçlarım deli gibi dökülüyor, yakinda cidden saçsız kalacağım. Ben topluyorum onlar dökülüyor engel olamıyorum... Bu arada şu an dışarıda kediler karşılıklı ağıt yakıyor :) Kedi demek bambaşka bir olay dostum. Kucağıma çıkıp yerleşmesi, hırlaması falan çok pis mutlu ediyor beni. O yanımdayken her şeyi, herkesi unutuyorum sadece içime huzur doluyor. Ilerde kesinlikle kedimle yaşayacağım. Bir kere konuşmuyor :)) Gelir yatar yanına falan o yeter zaten bana.
  Hafta sonu oturmak bana hiç mantıklı gelmiyor. Cumartesi pazar deyince çıkıp gezmek tozmak geliyor aklıma. Yani bugün baya sıkıldım, bütün gün uykum vardı :))
Zaten dün yatağa yatınca düşündüm de mutlu olmak için uyumak en etkililerinden bak. En sevdiğim hobim ya :)
Bir de eğer senin için çok zorsa, senden beterini düşün dostum.... Inan bu acını alıyor.

1 Ekim 2015 Perşembe

... YANLIŞ, SEN HIÇ GELMEDIN!...




Ben sana hep koşarak geldim ama bir adım dahi atmaya üşenen sendin...
Benim pis bir huyum var: Beni sevmeyenleri çok seviyorum. Onlar beni ne kadar sevmiyorsa ben onları o kadar çok seviyorum. Salağım salak sen de söyle açıkça ben kendimi biliyorum çünkü.
Bir şey oluyor herkesten her şeyden uzaklaşmak istiyorum sonra da insanların arasına karışmak istiyorum. Hayatımdaki her konuda dengesiz olduğum gibi bunda da böyleyim.
Ya benim kuzenim hiç ağlamıyor bak ciddiyim yani en son çocukken gördüm. Tabi ki erkek manyak mısın :) Onun gibi olmak isterdim. Ama bende öyle bir psikoloji oluştu ki ağlamayınca eksiklik hissediyorum :)) Yok abi ağlamam lazım benim. Sonuç ne, baş ağrısı, pişmanlık ve seratonin hormonun verdiği birkaç gram mutluluk. Dünyaya bir daha gelsem diye malca bir cümle kuruyorlar ya, ben onu erkek olmak isterdim diye tamamlardım. Bir kere adamlar doğuştan umursamaz. Beynin sağ, sol lobu olayi yani. Istediği saatte dışarı çıkar kimseler bir şey diyemez falan. Başka bir dünya işte bizimkine göre.
 Bu arada sınıfta çok gülüyorum :)) Hatta bazen krize grip çıkamıyorum :) Sınıfa su ısıtıcısı alalım dediler. Bir arkadaş her gelen hocaya " hocam çay sever misiniz? " deyip giriyor muhabbete :) Ama gsliştirdik yani şark köşesi falan yapmayı düşündük en son :))
Bu arada bir gün mesanemi patlatacağım :) :) :)
Whatsapp grubumuz oldu sınıfça. Hafta sonu da sinemaya gidelim diyorlar ama korku filmine gitceklermiş. Ben manyak mıyım zaten zor uyuyorum :)
Yalnızlık kelimesinin bütün anlam ve özelliğini taşıyorum. Filmlerde olur ya hah işte tam da öyleyim.
Bir de gelip beni üzüyorlar lan :( Suç bende birader, ne diye seviyorum milleti dimi ama. Aranıyorum resmen...
Kafam bi milyon ya. Sanki ağladıktan sonra beynimi kafatasımdan söküp geri takmışlar gibi sarhoş oluyorum.
Bitmeyen çikolata istiyorum, canım çektiği an elime gelen çiğ köfte istiyorum, her gün pasta yemek istiyorum. Hep boğazdan gidiyorum farkındayım ama ben de yiyince mutlu oluyorum :)