10 Nisan 2020 Cuma

KORONA... FENA KOYDUN HERKESE

Bugün nisan ayının 10.günü. Ben, eğer yaşarsak önümüzdeki ay 23 yaşıma gireceğim ve bu yaşıma kadar ilk kez sokağa çıkma yasağı geldi. Son 1 aydır yaşadığımız günleri, bir film perdesinden izler gibi yaşıyorum. Yıllar geçince belki inanmazlar bu dört gözle beklediğim 2020 yılının bize yaptıklarına... Belki ben de inanamam. O yüzden yazıyorum. Ölmez sağ kalırsak bu günleri okuyup halime şükretmek için.
  2020... Mezun olacağım, evleneceğim belki de atanacağım sene olarak uzun süredir bekliyorum gelişini. Geldi.. ve çok şey gitti götürdü hayattan. Bakan 2 gün olarak açıkladı yasağı, şimdilik. Türkiye'de hastalığın hızla artışına bakılırsa bu yasak uzar, hastalık da artar.
  Son 1 ayda okuduğum şehirden eve geldim. KPSS ertelendi ve şu zamanlarda belki bir daha ertelenecek sınava çalışıyorum.
 Çok da kötü olmadı bu yasak. Çok hızlı, öldürücü bir illet girdi ülkemize, çıkmayan, bitmek bilmeyen. Bulaştığını öldüren ya da ağır hasar bırakan. Ama genelde öldüren...
Bu satırları bir daha ne zaman okuyacağım kim bilir. Yaşarsak ilerde çocuklarıma okuturum diye yazıyorum. İnanmazlar bana, tüm bu olanlara.
Sevdiğim insan başka şehirde, en çok bu koydu, evet. O yanımda olsa yasak umrumda olmazdı sanırım. İçim hafiflemiyor yazsam da, yazmasam da boş. Biter mi bu günler bilmiyorum. Bugün sadece 90 kusur insanı öldürdü. Birilerinin annesi, babası, dedesi, nenesi, sevdiği... 4bin kusur da hasta var, sadece bugün Toplam sayı diğer ülkelerle yarışır cinsten. Sadece hasta bir kişinin 30 kişiyi birden hasta ettiğini söylediler. Türkiye kadar içli dışlı ve insanlarla samimi olan bir millet yok galiba.
  Eğer ölmezsek, evlenirsek olacak çocuklarıma söylemek istediğim bir şey var: Yaşadığınız, yaşayacağınız, bizim yanınızda olduğumuz her günün kıymetini bilin. Yarın dedemin doğum günü, Pasta yapıp yanına gidecektik. Annem babasını, annesini göremeyecek, şimdilik 2 gün. Ama biz sizin yanınızdaysak bunları okuduğunuzda, bunun kıymetini bilin. Bu seneyi sağ salim atlatırsak şükredeceğiz. Düğünümüze yaklaşık 5 ay var. Şuan zaman hızla aksa keşke de o zamana gitsek. Bu gidişle düğün de olmayacak. Bilmiyorum... Tek bildiğim dua etmek, elim kolum bağlı. Çaresiziz. Her şeye çözüm bulan, benim ilk kahramanım babam bile çaresiz evde oturuyor. Ölmezsek şükredeceğiz

25 Kasım 2019 Pazartesi

Öylesine...

Fark ettim ki, dertlenmeyince yazmıyorum. Yazmadığım zamanlar hiç mi dertlenmiyorum? Tabi ki hayır... Ama bazı şeyleri bir yere döküp rahatlamaya ihtiyacım oluyor, şimdiki gibi. Anlatsam geçmiyor, sussam içimde birikiyor. Ne yapsam geçmiyor. Ne yemek ne gülmek...
  Canım yanıyor içim acıyor ama hayata devam etmek zorundayım. Bir acı, her seferinde aynı yere dokunup daha fazla parçamı alıp gidebilir mi? Benim acıyan yerim hep aynı, her defasında bir yerleri daha alıp gidiyor. İtiraz edemeden, engel olamadan götürüyor. Şimdi yazmanın faydası var mı ondan  emin değilim. Uyuşmak, uyumak ve uyanmamak istiyorum. Böyle zamanlarda hep daha beterini düşünür kendimi teselli ederim. Biliyorum yine öyle olacak, henüz o aşamaya gelemesem de...
  Hayatı hep bir şeyleri bekleyerek geçiriyoruz ve zaman geçiyor, günler aylar yıllar... Herkes mi yanlış yapıyor acaba. Sanki hep yaşayacakmışız da hiç ölmeyecekmiş gibi. Güzel günleri bekliyoruz. Gelecek mi bakalım ya da görebilecek miyiz?
  

22 Temmuz 2019 Pazartesi

DEJAVU

yok artık bu kez gerçekten çok çok ara vermişim. neredeyse 1 sene olacakmış. ama son yazdığıma şöyle bir göz atınca fark ettim son 1 senedir pek de bir değişiklik olmamış. okulda 2. sınıfı ve 3.sınıfım da yarısını bitirdim. ilk kez büte kalmadan eve geldim erkenden. okul her zamanki gibi geçti hızlı bol sınavlı ödevli ve sıkıcı. yurtta oda arkadaşlarım değişti. eskileri ise beni tam anlamıyla satarak başka odaya geçti. neyse ki mezun oldular ve bir daha hayatım boyunca onları hiç görmeyeceğim. düşününce bi an mutlu oldum şu an.
son 12 gündür yatalak bir şekilde evdeyim. çünkü kendi kendimi çayla yaktım ve pansumana gitmek haricinde kapıdan dışarı burnumu çıkaramıyorum. yaz tatilimin göbeğine bomba gibi düştü. 2.derece yanık ve bacağımın büyük kısmında deri yok. asıl mesele bu süreçte yapayalnız olmam. hiç arkadaşım yok diyemem 3 4 tane var ama çok sevdiğim en iyi anlaştığım ve beni en iyi anlayan tek bir arkadaşım vardı o da arzu. onun da beni yalnız bırakma sebebi şu: benim doğum günümde ikimizin ortak arkadaşı olan ve benim hiç sevmediğim bir kızla fotoğrafını attı ve sanki onun doğum günü gibi not yazmış. ben bunu görünce delirdim tabi. hadi o günü buldun durum yapacak benle de yapmadın. ama o kızla yapmak zorunda mıydın? neden yani 365 günde başka gün mü kalmadı. ve gerekçesi benle hiç düzgün fotosu olmaması. yani neresinden tutsam elimde kalıyor. illa git beni koy demedim ama bari o kızı da koymasaydın. üstünden aylar geçti ve çok az konuştuk. ona hala değer veriyorum. ama tek sorun da bu değildi aramızdaki. bana işim var deyip orda arkadaşlarıyla gezmesi... bahane bulur gibi. ben bu kıza naptım? hepsini geç onun başına şu an benimki gibi bir kaza gelse ben direk ararım gidebiliyorsam görmeye giderim. ama o aramadı bile. yanık yüzünden o kadar acı çektim çekiyorum ki artık ona üzülemiyorum bile. belki o haklı belki ben. kinci de değilim öyle anlaşılmasın. bunu neden yaptı anlamıyorum sanki ben kızayım diye. bunu için neden doğum günümü bulup bana zehir etti bilmiyorum. sadece çok kırıldım. kendimi naza çekmiyorum ama uğraşsın istemiştim. ya da sebebini açıkça söylesin ne bileyim. beni neden üzdün? ben senin için maddi manevi her şeyi yaptım tek suçum sana değer vermek... demek istiyorum. desem ne değişecek düzelecek mi? ama o uğraşmıyor yine ezik gibi ben mi konuşayım. bunca zaman bunu çok yaptım paraladım kendimi ve şuan hiç dostum yok. çok bir şey de istemedim böyle entrikadan uzak olsun doğal olsun dostum olsun istedim. ki şimdi hiçbirinin bana ihtiyacı yok. yerimi başkalarıyla çoktan doldurdular. boşluğu dolmayan ya da süper bir insan değilim galiba. harcaması kolayım. başıma gelen şeylerde de ortak sorun bu. bi kalemde silip atması öyle kolay ki beni...  resmen yalnızım ve yanığım... o bloğu biliyor ama yüzde sıfır ihtimal gelip bunu okuması. belki yıllar sonra denk gelir okur. o gün gelirse arzu bil ki ben seni çok seviyorum sen gelsen konuşsan yine konuşurum ben seninle. beni o kadar unutmuşsun ki arayıp sormuyorsun bile. senle de böyle olacağımızı hiç düşünmezdim. herkes gitse arzu kalır derdim. ama her şey çoktan bitti galiba... sen de bana herkesin yaptığını yaptın beni başkaları için bıraktın harcadın. beni zaten herkes harcadı ama ben hep senin omzunda ağladım. aralarında en büyük hayal kırıklığımsın

27 Eylül 2018 Perşembe

BOŞLUK

Ne kadar da saçma! Yazmayalı aylar oluyor ama neredeyse konu şu ankiyle aynı. Yine derdim aynı. Sahtelik, kalabalık, menfaat ve benim bitmek bilmeyen yalnızlığım... Evet yine seçilmiyorum yine tercih edilmeyenim, dışlananım. Ben istemedim böyle olmasını. Buraya gelmeden önce bambaşka hayallerim vardı benim. Hak etmeyene fazla değer vermedim sadece. Çevremde kimse kalmadı. Toplumdan soyutladım kendimi ya da soyutlandım. Sahteliğin içinde kaybolmamak için, kalabalıkta kayboldum, yalnız kaldım. Hayal ettiğim üniversite hayatı bu değildi. Hicbir zaman değildi. Ama bitmesine az kaldı. Bitse sonrası farklı mı olcak sanki. Şimdikinden farklı olan ne olacak? Yine yalnızım, yine dostum yok. Ben dört dörtlük insan aramıyorum ki. Kendim dört dörtlük değilim. Ben samimiyet arıyorum. Çıkarsız arkadaşlık arıyorum. Ne varsa yüzüme söylensin istiyorum. Gizli saklı dedikodular laf sokmalar olmadan... Günümüzde hiçbiri yok ki bunların. Sadece sevdiği için dost olan yok. Benim cevremde yok en azından. Herkes birbirini bir kaşık suda boğma potansiyeline sahip. Çünkü tahammülü yok insanların birbirine. Pamuk ipliğine bağlı her şey,her a kopabilir, çözülebilir... Istemiyorum  ki bunları ben. Böyle olacağına hiç olmasın diyorum. Yalnızlıktan ölmüyor ya insan.
  Herkes beni sessiz sakin suskun bir tip olarak biliyor. Ama öyle değilim ben. İçim öyle değil. Onların gördüğünün iç yüzü var. Susuyorum konuşacak ortam bulamadığımdan. Sözlerimin yarıda kesilmesinden yoruldum. Dinleyen yok! Niye konuşmuyorsun diyorlar.
  Git gide yalnizlasiyorum, ıstemiyorum, aranmıyorum. Oysa ben hazırım bana değer verecek, soru sorduğunda en azından verdiğim cevabı dinleyecek bir dostu tüm kalbimle sevmeye. Ama yok! Yüzüne gülüp arkasından sallayan ne çok insan var. Çok yoruldum ama boşa kürek çekmiyorum artık. Olmayacak şeyleri zorlamıyorum. Evet kaç ay önceki yazımla aynı olacak ama sevmesinler beni!!! Seviyor gibi yapmalarına bile pişman eseceklerse sevmesinler hiç.

18 Mayıs 2018 Cuma

SEVMEYİN BENİ

  Nasıl bir bünyem var çözmeye çalışıp çözemiyorum. Acı çekmeye meyilliyim sanırım hep derde kedere alışmışım. Olmayınca olacak diye bekliyorum. Ama hayat da sağ olsun onu bana veriyor.
    Sevilmek gibi bir derdim yok yani herkes beni sevmek zorunda değil. Ben de aynı şekilde herkesi sevmek zorunda değilim. Sevilmek tabi istiyorum, hatta çok sevileyim. Ama öyle cana yakın herkesçe sevilen bir tip değilim hiç olmadım da. Az ve öz kişiyi severim onları da çok severim. Hayatta başıma kötü ne geldiyse çoğu da bu yüzden geldi. Zira ayarım yok, haddinden fazla sevebiliyorum insanları. Ama her insan birbirine insan olduğu için saygı duymak zorunda. Bu saygıyı görmediğim ve hayatımın fazlasını geçirdiğim yer: yurt!
   En büyük hatalarımdan biri bu oldu hayatta ve tabi en büyük de mecburiyetim. Elim kolum bağlı gitsem gidecek yerim yok, evim şaka gibi ama Türkiye'nin diğer ucunda. Sanırım buraya gelmeyi isterken bu ayrıntıyı da unutmuşum.
    Yurt gibi kalabalık bir yerde kendimi yalnız bırakıyorum. Bilerek, isteyerek ve bundan şikayetim yok. İnsanlar bana iyi gelmiyor. Bana hayvanlar daha iyi geliyor, mesela kediler <3 Karşılıksız sevginin en güzel hali onlar. İlla bir şey sevmek istersek hayvanları sevelim, eşyaları sevelim. Çünkü onlar insanlar gibi değil. Şimdi bu demek olmuyor ki herkes kötü tek ben iyiyim. Ben de iyi değilim ve belki hayatımdaki en büyük nefretim de kendime... Ancak bu nefret yok yere oluşmadı
  Bana dokunmayan yılan bin yaşasın, demişler. Ne kadar bencilce söylenmiş bir söz. Anlamsız diyemem ama, haklılık payı var. Sadece başka pencereden bakıyorum buna ben. Kalabalığın içinde ama kalabalıktan uzak bir dünya kurdum. Ne kadar kaplumbağa gibi yavaş yaşasam da en uzum yaşayan hayvanlar da onlar. 
  Kısacası benim bundan şikayetim yok. Eğer arkadaşım olsaydı o zaman şikayetim olabilirdi. Dünya üzerinde kafamın uyuştuğu, samimi, beni menfaatleri uğruna sevmeyen, gönülden sevip değer veren bir arkadaşım yok. Kafam rahat!

26 Nisan 2018 Perşembe

BİTTİ Mİ BİTER BAZI ŞEYLER

Son yazımdan bu yana 1 yıldan fazla zaman geçmiş. İlk yazmaya başladığımda hiç bu kadar ara vereceğimi düşünmemiştim. Ama son 1 yılda değişmeyen şey hala bir arkadaş grubumun olmamış olması. Hatta grubu geç bir tane bile daimi arkadaşımın olmamış olması. Üzülüyor muyum? Tabi ki hayır. Çünkü olanları görüyorum. Hep bir sorun yanlış anlaşılmalar tartışmalar sorunlar bitmek bilmiyor. İyi yanları vardır bunu inkar edemem. Ancak arkadaşlıkların kötü yanlarını düzeltmeye çalışmak yıllarımı aldı. Sonuç olarak yıpranıp hayattan soğuyan yine ben oldum. Şimdi düşünüyorum da neden yapmışım diyorum, neden yani? Beni isteyenin zaten yanımda olacağını anlamak da yıllarımı alıp bana yalnızlığı verdi. Niye paralamışım kendimi beni sevmeyen insanlar için, niye kendimden ödün vere vere sıfıra yaklaşmışım anlamıyorum. Önce kaybetmek lazımmış demek. Sadece yıprandım ve bezdim. Şuan kimse için uğraşmamayı öğrendim. Bu da beni durağan, yatağa bağlı bir hayata getirdi. Çünkü kimsenin peşinden koşmuyorum, uğraşmıyorum, kısacası olmayacak şeyler için çabalamıyorum. Sonuç : yatmaktan mutluyum neyse ki artık boş şeyler için kendimi yormuyorum. Çok nadir zamanlar eksikliğini hissediyorum o kadar. Bi de biraz sorunlu olan benim sanırım bu yüzden de sorunlar peşimi bırakmadı. Karşımdaki insana neyim var neyim yok veriyorum maddi ve manevi olarak. Şişirip arşa çıkarıyorum onları ama benim düşüşümü izleyen de onlar oluyor. Sonrası pişmanlık, tükenmişlik... Ben şimdi neden uğraşayım? Olmayacağını bildiğim masallar için mi? Buna hiç gerek yok. Ben dersimi aldım.  Hem de bir kere iki kere değil. Sayamayacağım kadar çok oldu. Hepsi birbirinin aynıydı. Böyle nereye kadar gider onu bilmiyorum. Sadece bu huzuru bozmak istemiyorum. Zaten zaman artık anlamadığım bir şekilde hızlı geçmeye başladı. Eskiden bu kadar hızlı geçmiyordu, biliyorum. Şimdi gülsem de ağlasam da bakıyorum hemen geçmiş gitmiş ne olduğunu anlamadan.
   Şimdi bana kim bu konuyla ilgili gelse ona uğraşma diyorum. İnsanlar menfaatleri bitince, başkasını bulunca çaktırmadan gidiyor. Hem de hiç çaktırmadan. Seni arayıp sormamaya başlıyorlar. Zaten gözden ırak olanın gönülden de ırak olması hiç de zor olmuyor. Şimdiki aklım olsa hiç o kadar çaba sarf etmezdim.
   İnkar edemem, bazen çok istiyorum yanımda en azından bir tane dostum olsaydı diye. Geçmişte olanlar film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor bi 10 saniye. Sonra ışık hızıyla vazgeçiyorum. Belki ilerde olur. Daha ne kadar ilerde olur onu bilemem. Olmazsa çok  da üzüleceğimi söyleyemem. Böyle iyi. Onca şeyden sonra böyle çok çok iyi.
   Hayat monotonlaşıyor sadece. Olay yok, sorun yok uğraş yok. Hep yatıyorum huzurlu huzurlu. Şimdi daha iyi anlıyorum, insan kendini olayın içindeyken net göremiyor. Resmin bütününe aradan zaman geçince, soğuyunca daha iyi anlıyor. Kendimi yok yere yordum başka da bir şey değil. Üstelik şuan elimde hiçbir şey yok. Beklentisiz yaşamak da iyiymiş ama. Ben kendimi yırtarcasına sevgi saygı gösterince karşımdaki de öyle yapacak diye bekliyordum. Hayatta olmayacak şeyleri beklemek de hiç eğlenceli değil.
 Benim içim rahat, vicdanım rahat. Elimden geleni yaptım gitmesinler diye. Hiçbiri de benim arkadaşlığımı hak etmedi. Bitmez, gitmez dediğim her şey bana öyle olmayacağını kanıtlamak için bitti.


arkadaşlık ağaca benzer kurudu mu bir daha yeşermez ile ilgili görsel sonucu








1 Mart 2017 Çarşamba

HAYIRLISI








   hayatta herkesle hatta en ummadığımız kişilerle bile ters düşebiliyormuşuz birbirine sesini bile yükseltmediğin insanla bile... görünürde o kadar saçma bir sebep ki arkadaşlığı bitirmeye değmeyecek bir şey "bitirmek mi?" bitip bitmediğini ben bile bilmiyorum kızgınım kırgınım sadece...  ne olacak bilmiyorum bu kez
bazı şeyler bizim elimizde bir şeyi sürdürmek ya da bitirmek istemeden de olsa bitirdim sanırım büyük bir dostluğu zaten niye şaşırıp üzülüyorum ki tabi ki istemeden olacaktı neyi istedim de oldu şimdiye kadar şimdiye kadar sesini yükseltmediğin dostunla bağıra çağıra kavga etmek... böyle olsun diye hiçbir şey yapmadım hala çok değerli sanırım öyle de kalacak söylemek istediğim o kadar çok şey var ki hepsini anlatamıyorum
  öyle çok yaşanmışlık var ki... film şeridi gibi geçti bugün gözümün önünden düşünüyorum böyle olsun diye bile isteye hiçbir şey yapmadım aslında yanlış anlaşılmadan iş nerelere vardı
tek taraflı uğraşıp çabaladığım her şey kötü bitti bunu bildiğim için bu kez zamana bırakıyorum... bırakıyorum ki bu kez olacak bir şey varsa kendiliğinden olsun