18 Mayıs 2018 Cuma

SEVMEYİN BENİ

  Nasıl bir bünyem var çözmeye çalışıp çözemiyorum. Acı çekmeye meyilliyim sanırım hep derde kedere alışmışım. Olmayınca olacak diye bekliyorum. Ama hayat da sağ olsun onu bana veriyor.
    Sevilmek gibi bir derdim yok yani herkes beni sevmek zorunda değil. Ben de aynı şekilde herkesi sevmek zorunda değilim. Sevilmek tabi istiyorum, hatta çok sevileyim. Ama öyle cana yakın herkesçe sevilen bir tip değilim hiç olmadım da. Az ve öz kişiyi severim onları da çok severim. Hayatta başıma kötü ne geldiyse çoğu da bu yüzden geldi. Zira ayarım yok, haddinden fazla sevebiliyorum insanları. Ama her insan birbirine insan olduğu için saygı duymak zorunda. Bu saygıyı görmediğim ve hayatımın fazlasını geçirdiğim yer: yurt!
   En büyük hatalarımdan biri bu oldu hayatta ve tabi en büyük de mecburiyetim. Elim kolum bağlı gitsem gidecek yerim yok, evim şaka gibi ama Türkiye'nin diğer ucunda. Sanırım buraya gelmeyi isterken bu ayrıntıyı da unutmuşum.
    Yurt gibi kalabalık bir yerde kendimi yalnız bırakıyorum. Bilerek, isteyerek ve bundan şikayetim yok. İnsanlar bana iyi gelmiyor. Bana hayvanlar daha iyi geliyor, mesela kediler <3 Karşılıksız sevginin en güzel hali onlar. İlla bir şey sevmek istersek hayvanları sevelim, eşyaları sevelim. Çünkü onlar insanlar gibi değil. Şimdi bu demek olmuyor ki herkes kötü tek ben iyiyim. Ben de iyi değilim ve belki hayatımdaki en büyük nefretim de kendime... Ancak bu nefret yok yere oluşmadı
  Bana dokunmayan yılan bin yaşasın, demişler. Ne kadar bencilce söylenmiş bir söz. Anlamsız diyemem ama, haklılık payı var. Sadece başka pencereden bakıyorum buna ben. Kalabalığın içinde ama kalabalıktan uzak bir dünya kurdum. Ne kadar kaplumbağa gibi yavaş yaşasam da en uzum yaşayan hayvanlar da onlar. 
  Kısacası benim bundan şikayetim yok. Eğer arkadaşım olsaydı o zaman şikayetim olabilirdi. Dünya üzerinde kafamın uyuştuğu, samimi, beni menfaatleri uğruna sevmeyen, gönülden sevip değer veren bir arkadaşım yok. Kafam rahat!