27 Eylül 2018 Perşembe

BOŞLUK

Ne kadar da saçma! Yazmayalı aylar oluyor ama neredeyse konu şu ankiyle aynı. Yine derdim aynı. Sahtelik, kalabalık, menfaat ve benim bitmek bilmeyen yalnızlığım... Evet yine seçilmiyorum yine tercih edilmeyenim, dışlananım. Ben istemedim böyle olmasını. Buraya gelmeden önce bambaşka hayallerim vardı benim. Hak etmeyene fazla değer vermedim sadece. Çevremde kimse kalmadı. Toplumdan soyutladım kendimi ya da soyutlandım. Sahteliğin içinde kaybolmamak için, kalabalıkta kayboldum, yalnız kaldım. Hayal ettiğim üniversite hayatı bu değildi. Hicbir zaman değildi. Ama bitmesine az kaldı. Bitse sonrası farklı mı olcak sanki. Şimdikinden farklı olan ne olacak? Yine yalnızım, yine dostum yok. Ben dört dörtlük insan aramıyorum ki. Kendim dört dörtlük değilim. Ben samimiyet arıyorum. Çıkarsız arkadaşlık arıyorum. Ne varsa yüzüme söylensin istiyorum. Gizli saklı dedikodular laf sokmalar olmadan... Günümüzde hiçbiri yok ki bunların. Sadece sevdiği için dost olan yok. Benim cevremde yok en azından. Herkes birbirini bir kaşık suda boğma potansiyeline sahip. Çünkü tahammülü yok insanların birbirine. Pamuk ipliğine bağlı her şey,her a kopabilir, çözülebilir... Istemiyorum  ki bunları ben. Böyle olacağına hiç olmasın diyorum. Yalnızlıktan ölmüyor ya insan.
  Herkes beni sessiz sakin suskun bir tip olarak biliyor. Ama öyle değilim ben. İçim öyle değil. Onların gördüğünün iç yüzü var. Susuyorum konuşacak ortam bulamadığımdan. Sözlerimin yarıda kesilmesinden yoruldum. Dinleyen yok! Niye konuşmuyorsun diyorlar.
  Git gide yalnizlasiyorum, ıstemiyorum, aranmıyorum. Oysa ben hazırım bana değer verecek, soru sorduğunda en azından verdiğim cevabı dinleyecek bir dostu tüm kalbimle sevmeye. Ama yok! Yüzüne gülüp arkasından sallayan ne çok insan var. Çok yoruldum ama boşa kürek çekmiyorum artık. Olmayacak şeyleri zorlamıyorum. Evet kaç ay önceki yazımla aynı olacak ama sevmesinler beni!!! Seviyor gibi yapmalarına bile pişman eseceklerse sevmesinler hiç.

18 Mayıs 2018 Cuma

SEVMEYİN BENİ

  Nasıl bir bünyem var çözmeye çalışıp çözemiyorum. Acı çekmeye meyilliyim sanırım hep derde kedere alışmışım. Olmayınca olacak diye bekliyorum. Ama hayat da sağ olsun onu bana veriyor.
    Sevilmek gibi bir derdim yok yani herkes beni sevmek zorunda değil. Ben de aynı şekilde herkesi sevmek zorunda değilim. Sevilmek tabi istiyorum, hatta çok sevileyim. Ama öyle cana yakın herkesçe sevilen bir tip değilim hiç olmadım da. Az ve öz kişiyi severim onları da çok severim. Hayatta başıma kötü ne geldiyse çoğu da bu yüzden geldi. Zira ayarım yok, haddinden fazla sevebiliyorum insanları. Ama her insan birbirine insan olduğu için saygı duymak zorunda. Bu saygıyı görmediğim ve hayatımın fazlasını geçirdiğim yer: yurt!
   En büyük hatalarımdan biri bu oldu hayatta ve tabi en büyük de mecburiyetim. Elim kolum bağlı gitsem gidecek yerim yok, evim şaka gibi ama Türkiye'nin diğer ucunda. Sanırım buraya gelmeyi isterken bu ayrıntıyı da unutmuşum.
    Yurt gibi kalabalık bir yerde kendimi yalnız bırakıyorum. Bilerek, isteyerek ve bundan şikayetim yok. İnsanlar bana iyi gelmiyor. Bana hayvanlar daha iyi geliyor, mesela kediler <3 Karşılıksız sevginin en güzel hali onlar. İlla bir şey sevmek istersek hayvanları sevelim, eşyaları sevelim. Çünkü onlar insanlar gibi değil. Şimdi bu demek olmuyor ki herkes kötü tek ben iyiyim. Ben de iyi değilim ve belki hayatımdaki en büyük nefretim de kendime... Ancak bu nefret yok yere oluşmadı
  Bana dokunmayan yılan bin yaşasın, demişler. Ne kadar bencilce söylenmiş bir söz. Anlamsız diyemem ama, haklılık payı var. Sadece başka pencereden bakıyorum buna ben. Kalabalığın içinde ama kalabalıktan uzak bir dünya kurdum. Ne kadar kaplumbağa gibi yavaş yaşasam da en uzum yaşayan hayvanlar da onlar. 
  Kısacası benim bundan şikayetim yok. Eğer arkadaşım olsaydı o zaman şikayetim olabilirdi. Dünya üzerinde kafamın uyuştuğu, samimi, beni menfaatleri uğruna sevmeyen, gönülden sevip değer veren bir arkadaşım yok. Kafam rahat!

26 Nisan 2018 Perşembe

BİTTİ Mİ BİTER BAZI ŞEYLER

Son yazımdan bu yana 1 yıldan fazla zaman geçmiş. İlk yazmaya başladığımda hiç bu kadar ara vereceğimi düşünmemiştim. Ama son 1 yılda değişmeyen şey hala bir arkadaş grubumun olmamış olması. Hatta grubu geç bir tane bile daimi arkadaşımın olmamış olması. Üzülüyor muyum? Tabi ki hayır. Çünkü olanları görüyorum. Hep bir sorun yanlış anlaşılmalar tartışmalar sorunlar bitmek bilmiyor. İyi yanları vardır bunu inkar edemem. Ancak arkadaşlıkların kötü yanlarını düzeltmeye çalışmak yıllarımı aldı. Sonuç olarak yıpranıp hayattan soğuyan yine ben oldum. Şimdi düşünüyorum da neden yapmışım diyorum, neden yani? Beni isteyenin zaten yanımda olacağını anlamak da yıllarımı alıp bana yalnızlığı verdi. Niye paralamışım kendimi beni sevmeyen insanlar için, niye kendimden ödün vere vere sıfıra yaklaşmışım anlamıyorum. Önce kaybetmek lazımmış demek. Sadece yıprandım ve bezdim. Şuan kimse için uğraşmamayı öğrendim. Bu da beni durağan, yatağa bağlı bir hayata getirdi. Çünkü kimsenin peşinden koşmuyorum, uğraşmıyorum, kısacası olmayacak şeyler için çabalamıyorum. Sonuç : yatmaktan mutluyum neyse ki artık boş şeyler için kendimi yormuyorum. Çok nadir zamanlar eksikliğini hissediyorum o kadar. Bi de biraz sorunlu olan benim sanırım bu yüzden de sorunlar peşimi bırakmadı. Karşımdaki insana neyim var neyim yok veriyorum maddi ve manevi olarak. Şişirip arşa çıkarıyorum onları ama benim düşüşümü izleyen de onlar oluyor. Sonrası pişmanlık, tükenmişlik... Ben şimdi neden uğraşayım? Olmayacağını bildiğim masallar için mi? Buna hiç gerek yok. Ben dersimi aldım.  Hem de bir kere iki kere değil. Sayamayacağım kadar çok oldu. Hepsi birbirinin aynıydı. Böyle nereye kadar gider onu bilmiyorum. Sadece bu huzuru bozmak istemiyorum. Zaten zaman artık anlamadığım bir şekilde hızlı geçmeye başladı. Eskiden bu kadar hızlı geçmiyordu, biliyorum. Şimdi gülsem de ağlasam da bakıyorum hemen geçmiş gitmiş ne olduğunu anlamadan.
   Şimdi bana kim bu konuyla ilgili gelse ona uğraşma diyorum. İnsanlar menfaatleri bitince, başkasını bulunca çaktırmadan gidiyor. Hem de hiç çaktırmadan. Seni arayıp sormamaya başlıyorlar. Zaten gözden ırak olanın gönülden de ırak olması hiç de zor olmuyor. Şimdiki aklım olsa hiç o kadar çaba sarf etmezdim.
   İnkar edemem, bazen çok istiyorum yanımda en azından bir tane dostum olsaydı diye. Geçmişte olanlar film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor bi 10 saniye. Sonra ışık hızıyla vazgeçiyorum. Belki ilerde olur. Daha ne kadar ilerde olur onu bilemem. Olmazsa çok  da üzüleceğimi söyleyemem. Böyle iyi. Onca şeyden sonra böyle çok çok iyi.
   Hayat monotonlaşıyor sadece. Olay yok, sorun yok uğraş yok. Hep yatıyorum huzurlu huzurlu. Şimdi daha iyi anlıyorum, insan kendini olayın içindeyken net göremiyor. Resmin bütününe aradan zaman geçince, soğuyunca daha iyi anlıyor. Kendimi yok yere yordum başka da bir şey değil. Üstelik şuan elimde hiçbir şey yok. Beklentisiz yaşamak da iyiymiş ama. Ben kendimi yırtarcasına sevgi saygı gösterince karşımdaki de öyle yapacak diye bekliyordum. Hayatta olmayacak şeyleri beklemek de hiç eğlenceli değil.
 Benim içim rahat, vicdanım rahat. Elimden geleni yaptım gitmesinler diye. Hiçbiri de benim arkadaşlığımı hak etmedi. Bitmez, gitmez dediğim her şey bana öyle olmayacağını kanıtlamak için bitti.


arkadaşlık ağaca benzer kurudu mu bir daha yeşermez ile ilgili görsel sonucu